Kafede, parkta, hatta trafik sıkışıklığında bir solukta okuyup bitirebileceğiniz, hayatınıza değer katan 100 Sayfalık Etkileyici Kitaplar. Kısa bir kitaba ihtiyacınız yok ama onu çabucak bitirmek mi istiyorsunuz? Yine doğru yerdesiniz.
Okumanın tadı unutulur. Sosyal medyanın en kötü yanı da bu, Sosyal medya sayesinde meşgul görünüyoruz, vakit geçiriyoruz ve garip bir şekilde okuyor gibi görünüyoruz. Kısa kitaplardan birini bir çantaya koyalım, papatya kokulu bir parkta ya da açık bir kafede hayatımıza yeni renkler katalım. Kitaplarımızın kimisi sadece 40, kimisi 90, kimisi 100 sayfadır… 100 sayfanın üstünde birkaç kitap olabilir, 15-20 sayfa için birbirimizi kırmayalım..
100 Sayfalık Etkileyici Kitaplar
Hesabını oluştur. 100 sayfalık bir kitabı okumak ortalama 2 saat sürüyor. Tabii ki bu sayı kişiden kişiye değişir. Cep telefonunuzla 2 saat uğraşmak yerine hızla başka dünyalara seyahat etmek güzel olmaz mıydı? işte 100 Sayfalık Etkileyici Kitaplar listemiz;
Palto, Gogol – 96 Sayfa
Gogol’ün Paltosu, sosyal hayatın kıyısındaki “aptal” bir karakterin, Akakiy Akakievich adlı sıradan bir “memur”un traji-komik öyküsünü anlatır. Trajik ile komiğin ustaca birleştiği bu hikâye, karakteriyle hem Rus hem de dünya edebiyatını derinden etkilemiştir. Akakiyeviç, modern hayatın bürokratik mekanizmalarının içine çekilen, para sorunu yaşayan, işini kaybetmekten korkan, çevresi tarafından sürekli aşağılanan, bunalan ve hor görülen bir memurdur. Kendi yaptığı tek şey “coşkuyla” yaptığı iş:
Bu işte, yani mektupları temizlemekte kendine farklı, hoş bir dünya bulacaktır. İş yerinde hissettiği neşe için okundu; bazı mektuplar onun favorisiydi ve sıra o mektupları yazmaya geldiğinde bayılır, gözlerini kırpıştırır, gülümser ve dudaklarıyla kalemine yardım ederdi. Yüzüne bakıldığında, kaleminin ucundan hangi harfin düştüğünü söylemek kolaydı.
Akakievich’in kendisini soğuk kışın soğuğundan korumak için bir paltoya ihtiyacı vardır ve Akakievich’in tüm hayatı o paltoyu zar zor eline aldığında alt üst olur ve komik olan yerini trajik olana bırakır…
Dinle Küçük Adam, Wihem Reich – 128 Sayfa
Wilhelm Reich, psikanalist ve psikiyatrist, doğa bilimci, mühendis. Çok yönlülüğün en abartılı birlikteliğini bünyesinde barındıran bir dahi… Listen Little Man’de açılış cümleleri, özeleştiri ve iç seslenme tarzıyla, küçük adamın üzerine yavaş yavaş dökülen ironi ile karışık bir öfke seline benzer. Bir süre ve kitabın sonunda Öfke dinginliğe kavuşur ve bilgelikle buluşarak okuyucuyla barışır.
Kitap, toplumsal devrimlerin ana malzemesi olan insanın, bireyden ayrıştırarak kendi kendini bile öğüten bir kitle makinesine dönüşmesine karşı bir isyandır. Diğer bir deyişle Reich, “Dinle Küçük Adam” ile bireyin kalabalık içindeki yalnızlığına, değersizliğine ve korkaklığına isyanın acısını haykırdı. Dinle Küçük Adam, defalarca okunacak bir kitap, tıpkı adı gibi, kapsamı ve önemi büyük bir eser.
Benim Hüzünlü Orospularım, Garbiel Garcia Marquez – 96 Sayfa
Benim Üzgün Orospularım’ın kahramanı, hayatında hiçbir kadınla karşılıksız seks yapmamış yaşlı bir gazetecidir. Yalnızlığının çaresini gündelik, sıradan ilişkilerinde arayan bu çirkin ve utangaç yaşlı adam, 90. yaş gününde kendisine alışılmadık bir hediye almaya çalışmaktadır. Eskiden tanıdığı bir genelev patronunu arar ve bakire bir genç kızla birlikte olmak istediğini söyler. Hami bu isteği yerine getirecektir, ancak yaşlı adam, hayatının sonbaharında ona böyle bir oyun oynayan kaderine boyun eğmiş, “uyuyan güzel” Delgadina’yı her ziyaretinde gözlemlemekle yetinecektir; Ancak bu çok özel ilişkiden daha önce hiç tatmadığı bir aşk doğar.
García Márquez, yaşlılığın hüznünü olağanüstü bir aşkın sevincine dönüştürüyor. Belki de ölümü süslemek için… Yaşlılığın, cinselliğin, aşkın ve ölümün ustaca bezeli.
Bilinmeyen Adanın Öyküsü, Jose Saramago – 59 Sayfa
Jose Saramago’nun dediği gibi, “Yolculuk kavramı, bir hedefin peşinde koşmak, bir hedefe ulaşmak, bir kavuşma özlemi kadar güzel, gerektiği kadar büyüleyici ve heyecan verici olabilir.” Bir gün denizle alakası olmayan bir adam kraldan bir kayık ister. Kararlı ve uzun bir sürecin ardından kraldan bir karavel teknesi satın alır. Ardından saraydaki temizlikçi kadın kahramanımızla gitmeye karar verdiğinde asıl olaylar başlar.
Kitabın sayfalarında artık bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde, bilinmeyen bir adayı arama cesaretini gösteren bir adamla, görme cesaretini gösterebileceğine inanan bir kadının öyküsünü okuyoruz. ve hayatını değiştirebileceğini gör. Böylece iki kişinin yolculuğu sayfalarda başlar. Kısa, iç açıcı bir hikaye. Ancak psikolojik, romantik ve sosyal alt metinler içerir. Konuşmaları okurken basit bir efekt yerine zihninizin derinliklerine inen sahneler içeriyor. Üslubu çok akıcı ve yalındır ve anlattığım gibi anlatımlar basit görünse de, üzerinde düşünüldükçe daha da derinleşir ve konu ve anlatım açısından derinleşir. Keyifli okumalar…v
Üç Hikaye, Gogol – 80 Sayfa
YKY, Rus klasikleri arasında ilk kez 1945 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan ünlü üç Gogol öyküsünü okuyucularıyla buluşturuyor.
“25 Mart’ta Petersburg’da son derece garip bir olay yaşandı” sözüyle başlayan “Burun”, absürd bir şaheser olan burnunu kaybettikten sonra Petersburg sokaklarında yürüyen bir adamın öyküsüdür. Araba, bir süvari alayının gelişiyle dönüşen bir şehrin olayları hakkında bir hiciv. Okuyucuların artık The Coat olarak tanıdığı ve birçok yazarı etkisi altına alan Kaput’ta Çavuş Akakiy Akakiyeviç’in komik ve hüzünlü hikayesine tanık oluyoruz.
Üç Hikâye’ye yapılan çeviriler Orhan Veli ve çeviri bürosunun deneyimli Rusça tercümanı Erol Güney tarafından imzalanmıştır. Yıllar boyunca akıcı ve canlı kalan bu çeviriler sayesinde Gogol’ün kahramanları Türkçeyi sel gibi konuşuyor!
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İlhami Algör – 65 Sayfa
“Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırdı” “Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım.
Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine.”
Montaigne’den Montaigne’e, Claude Levi – 90 Sayfa
Montaigne’den modern antropoloji ve etnografyanın öncüsü Montaigne’e Claude Lévi-Strauss, 55 yıl arayla, Montaigne aracılığıyla, deneme yazısının mucidi.
yaptığı iki konferans konuşmasını bir araya getiriyor. Bu iki konuşma, Lévi-Strauss’un erken kariyerini meşgul eden hem sorular hem de cevaplar.
Mesleğinin emektarlarından biri haline geldiği bir dönemde meselelerin nasıl geliştiğini ve etnografinin devrimci bir bilim olarak önemini nasıl koruduğunu gösteriyor. Dönemin entelektüeli Montaigne’in her dönemde geçerliliğini koruyan evrensel düşüncesine başvurarak başka bir insanla karşılaşmanın epik ve trajik yönlerini anlamaya çalışır.
Lévi-Strauss üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınan Fransız araştırmacı Emmanuel Désveaux, bu modern bilgin ile Montaigne arasındaki 400 yıllık ilişkiyi de açıklıyor.
Montaigne’den devrim niteliğinde bir bilim olan Montaigne’e: Yetkin bir sunumla konuşmayı bağlamsallaştıran etnografya, insanlığın zorlu yolculuğunun izini sürmemize yardımcı olur.
düşünmeye davet ediyor.
Proust, Samuel Beckett – 88 Sayfa
Proust, Beckett’in yayınlanan ilk kitabıdır. 1930’da yazdığı bu eleştirel monografide Beckett, Proust’un romanının merkezinde yer alan “zaman” sorununa doğrudan saldırır. Arzu, ölüm ve alışkanlık gibi ikincil sorunlar bu temel sorun etrafında çözülür. Proust, Proust’un ilginç hayatı hakkındaki söylentileri bir kenara bırakıp Kayıp Zamanın İzinde’ye yönelen ilk sistematik çalışmalardan biridir.
Kitap yayımlandığında, İngiltere’de Daily Telegraph’ta çıkan bir giriş makalesi, bu eleştirel metnin istisnai niteliğini kabul ederek şöyle diyordu: “Mr. Beckett çok zeki bir genç adam.”
Dönüşüm, Franz Kafka – 80 Sayfa
Modern edebiyatın en büyük isimlerinden biri olan Çek yazar Franz Kafka’nın en ünlü eseri sayılan Dönüşüm, özellikle anlatım tekniği ve kurgusuyla yazarını unutulmaz kılıyor. Kafka bu eserinde okuyucunun elinden tutar ve zahmetsizce yarattığı karanlık ve derin atmosferin içine çeker. Kitabın ana karakteri Gregor Samsa’nın bir sabah uyanıp bir böceğe dönüşmesine ve başkalaşımına tanık olduğumuz bu muazzam eserde, peş peşe gelen olaylarla büyük bir modernizm eleştirisi yapan Kafka, kendi dünyasını başarılı bir şekilde anlatıyor. metaforlar yoluyla yabancılaşma. Kafka’nın bu derin evreninde aile, ekonomi ve dış dünya üçgeninde sıkışıp kalmış insanın başkalaşımı ustaca resmedilmiştir.
Mütevazi bir bez satıcısının böceğe dönüşmesiyle bir sabah okuyucusunu karşılayan unutulmaz kurgusuyla edebiyat tarihinin en ilginç metinlerinden biri olan Dünya Edebiyat Mirası Adına Büyük Kıymetli Dönüşüm, ilham kaynağı olduğu gibi. ondan sonra gelen birçok yazar. Modernitenin çetin koşullarında kaybolan insan ve aile kavramlarını da ele alan Kafka’nın yapıtları, günümüz insanına bir şeyler fısıldıyor gibi.
(Tanıtım Bülteninden)
Yabancı, Albert Camus – 119 Sayfa
Tüm zamanların en ünlü yazarlarından biri olan Albert Camus, en popüler romanı Yabancı ile okurlarla buluşuyor. Camus’nün dünya çapında en çok çevrilen ve en çok satan kitabı olan Yabancı, okuyucuyu varoluşçu akımla da buluşturuyor. Ele aldığı karakterin zihniyetinden de anladığımız bu eğilimle yazar, dünyaya tekdüze bir gözle bakar ve olayları tek bir gözle yorumlar. Bazıları tarafından son derece duyarsız olarak nitelendirilen kahramanın davranışı aslında derin anlamlar içermektedir.
Albert Camus’nün Nobel Ödüllü bu eseriyle hayata dair derin bir tefekkür yolculuğu sizi bekliyor. Birincisi: “Bir adam bu kadar umursamaz olabilir mi?” Düşüneceksin ve sonra seni bunu yapmaya iten nedenlere dair içsel bir sorgulamaya geleceksin. Kitaplığınızda kaçırılmaması gereken bir roman daha Albert Camus’nün güçlü kalemiyle karşınızda…
Dünya dışı bir karakter ve olaylar: Meursault
Romanın başkahramanı Meursault, Fransız asıllıdır ama Cezayir’de yaşamaktadır ve küçük bir devlet dairesinde memur olarak çalışmaktadır. Adını bilmediğimiz bu karakter kitap boyunca hep soyadıyla anılır. Hikaye, ana kahramanımızın annesinin ölüm haberini almasıyla başlar. Anne huzurevinde yaşıyor ve ne zaman öldüğü bilinmiyor. Ancak huzurevinden gelen mektuba göre Meursault’nun cenaze ve cenaze törenine katılması bekleniyor. Meursault, menajerinden izin alarak cenazeye doğru yola çıkar. O andan itibaren kahramanın annesinin ölümüyle ilgili farklı düşüncelerine tanık oluyoruz.
Meursault, annesinin ölümüne pek üzülmedi. Annesini görmek bile istemiyor. Bu, genç adamın duygusuz olarak damgalanmasına ve gelecekte işleyebileceği herhangi bir cinayet durumunda kendisine karşı kullanılmasına neden olacaktır. Meursault, annesinin ölümünden sonra Cezayir’e döner ve Marie adında bir kadına aşık olur. Burada da karakterin annesinin ölümüne kayıtsızlığı belirgindir. Meursault bir gün komşusu Raymond ile ittifak yapmaya karar verir ve bundan sonra işler değişecektir.
Raymond’ın kız arkadaşıyla olan kavgasına destek veren Meursault, yanlışlıkla kızın Arap kardeşlerinin radarından kaybolur. Birlikte bir gezide kızın ağabeyini oldukça kayıtsız bir şekilde vuran Meursault tutuklanır ve yargılanır. Ancak o kadar duygusuz olacaktır ki, sonunda yargıç Meursault’yu cinayetten değil topluma karşı ahlaksızlıktan idama mahkum edecektir.
Bu sırada kahramanımızın kendisiyle yüzleşme, kendini tanıma düşüncelerine ve hayata yabancılaşmasına tanık oluyoruz.
Başıboş Bir Yolculuktan Notlar, Fernando Pessoa – 72 Sayfa
Ardında edebiyatın her alanından binlerce sayfalık eserler bırakmış, 20. yüzyılın en kendine özgü yazarı-şairi Fernando Pessoa’dan (1888-1935) bir güldeste, tanımayanlar için tanışma vesilesi… Pessoa’nın gözde temaları olan “düşünmek/hissetmek”, “düşlemek/yaşamak”, “dış/iç” karşıtlıkları, “kendiyle ben arasındaki mesafe”, Tanrı, teozofi, mitler, yitim duygusunun sürekliliği gibi kavramlar etrafında dolanıp duran kısa metinler, cümleler, dizeler…
Baştan sona ya da atlayarak okunabilecek, Pessoa’nın şiirli felsefesinin tek bir cümlesiyle günler geçirmeye imkân tanıyan bir seçki…”Yavaş yavaş kişilik değiştiriyorum; yeni kişilikler yaratma, taklit etmenin, dünyayı anlamanın ya da dünya anlaşılabilirmiş gibi yapmanın yeni tarzlarını yaratma yeteneğimle zenginleşiyorum (evrim burada olsa gerek).”
