Siz hiç ‘Fazla Şiirden Ölen Bir Şair’ tanıdınız mı? Bu soruya yanıtınız hayır ise o zaman hemen tanıştırayım sizi. Edip Cansever: yani ‘fazla şiirden ölen şair’
İlkokul eğitimini tamamlayan Edip Cansever, evlerinin yakınında bulunan Millet Kütüphanesi’ne giderek oradaki sanatsal dergileri inceler. Bu sayede okumaya ve yazmaya merak salan şairimiz ilk şiirlerini henüz ortaokulda iken yazmaya başlamıştır. Yazmış olduğu ilk şiir İstanbul adlı dergide yayınlanmıştır.
Her gün biraz daha yalnız Robespierre
Ve Fransa biraz uğultulu
Yalnızdır akşamı yok edilen bir subay
Bilinmez ürkütülmüş atları ne çok sevdiği
Her yalnızlık biraz ihtilal.
Yazdığı şiirleri Ahmet Hamdi Tanpınar’a gönderen Edip Cansever, 1946 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olmuştur. Yüksek Ticaret Okulu eğitimini yarıda bırakarak babasının Kapalı Çarşı’da bulunan dükkanında halı ve antika eşya işleriyle meşgul olmuştur. İkinci Yeni akımının özgün şiir örneklerini veren şairimiz 1976 yılından itibaren sadece şiirle uğraşmıştır. Usta şair, kapalı, anlaşılması güç ama yine de anlamdan ayrılmayan bir şiir anlayışını benimsemiştir. Şiirlerinde düz yazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmeyen şair, sadece şiirleriyle değil, yaşamıyla da hep ön planda olmuştur. Sürekli, durmadan yazmış, sürekli göz önünde olmuştur. Hani demiştik ya en başında ‘Fazla şiirden ölen şair’.
Hepimizin hayatında dönüm noktam dediğimiz önemli olaylar vardır. Şairimiz için Hayatının en önemli olayı, 1954 yılında Kapalı Çarşı’da meydana gelen Büyük Kapalı çarşı Yangınıdır. Şair bununla ilgili şunu dile getirir: ‘ Bugün düşünüyorum da ya o yangın olmasaydı?’. Şair 9 kitabını Kapalı çarşı Sandal Bedestenindeki küçük dükkanın asma katında bulunan çalışma masasında yazmıştır. Şairimizi bir de kendi sözlerinden tanıyalım…
Kendi Anlatımıyla Edip Cansever
Kendini anlatıcı bir şair olarak belirten Cansever, “Her şairi bir öteki şairden ayıran birtakım özellikler vardır. Bu özelliklerden biri ya da birkaçı ağır basar. Bu ağır basan özellikler de genel olarak kişiliği belirler. Benim anlatıcı tavrım, şiirin sınırlarını geçmeden ortaya konmuş bir anlatıcı biçimdir.” İfadelerini kullanmıştır.
Yazıma, Edip Cansever’in en sevdiğim şiirinden bir mısra ile son veriyorum. Şiirle kalın…
‘Gül kokuyorsun bir de
Amansız, acımasız kokuyorsun
Gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
Dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
Hırçın hırçın, pembe pembe
