Abdülhak Hamit Tarhan Eşinin Cenazesinde Tanıştığı Kadınla Evlendi mi?, Türk edebiyatının en önemli şiirlerinden biri olan “makberi” yazmıştır. Şiirin yazılışı ve yazdıktan sonraki hikayesi oldukça tartışılan bir şairimizdir. “Eşinin cenazesinde tanıştığı kadınla hemen evlendi” iddiasının doğru olup olmadığını yazımızda anlatacağız.
Bu iddia tamamen yanlıştır. Hikayenin gerçeği ise şöyledir:
Tanzimat dönemimi önemli şairlerinden olan Tarhan, Paris’te Milli Eğitim müsteşarı olan babasıyla kaldığı zaman iyi bir eğitim alır. Yurda dönünce Robert Koleji‘ne gider. Öğrenimin büyük bir kısmını özel hocalardan alır. Babasını Tahran’a Büyükelçi atanmasıyla birlikte babasıyla Tahrana gider. Farsça öğrenir, fars edebiyatını yakından inceler.

Abdülhak Hamit Tarhan Eşinin Cenazesinde Tanıştığı Kadınla Evlendi mi?
Babası hayatını kaybettikten sonra İstanbul’a döner. Bir yandan memuriyet hayatını sürdürürken bir yandan da yeni arkadaşlar edinir. Recaizade Mahmud Ekrem ile tanışır, onun etkisiyle birlikte, “Sabr-u Sebat, İçli Kız, Duhteri Hindu” eserlerini yazar.
1874’te eşi Fatma Pirizade ile tanışır. Fatma hanım o yıllarda 14 yaşlarında olduğu tahmin ediliyor. İlişkilerine dair birçok şey rivayet edilse de mutlu bir evlilik yaşadıkları biliniyor. “beraber gezerken düşecek diye tutacak oluyordum. uyurken bir akşam uyanmayacak, ölecek gibi duruyordu. güldüğü zaman güzelliğini uçacak sanıyordum.” sözleriyle onu ne kadar sevdiğini anlatmıştır.
1876’da Paris’e görevi çıkar. Eşini abisine emanet eder ve Paris’e gider. Paris’te katiplik yapar, bu sırada Paris’i tanımaya başlar. Fransız şairlerle tanışır, çapkınlığıyla bilinen şairimiz “divaneliklerim” adlı eserinde Paris’te yaşadığı anıları anlatmıştır. “Nesteren” adlı eserinden dolayı Paris’teki görevinden alınır ve tekrar İstanbul’a döner.
1883’te eşi hastalanır. Beyrut’ta çalıştığı sırada eşinin hastalık haberini öğrenir ve Fatma hanıma da yanına almak üzere konsolosluğa gider. Bir çok pastoral şiiri bu dönemde yazar. 1885’te Fatma hanım fenalaşır, verem Fatma hanımı öldürecektir…
Karısının Beyrut’ta ki mezarının başından ayrılmaz. Şair, 40 günde zayıflar, sağlığı bozulur. Bu yaşadığı tarifsiz acıyı makber adlı şiirinde şu dizlerle kaleme alır.
Makber
“her yer karanlık, pür-nûr o mevki!..
mağrib mi yoksa, makber mi yâ rab?
yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ rab;
rü’yâ değil bu, ayniyle vâki!..
(…)
eyvah!.. ne yer ne yar kaldı,
gönlüm dolu ah u zar kaldı.
şimdi buradaydı gitdi elden,
gitdi ebede, gelip ezelden.
ben gitdim, o hak-sar kaldı,
bir kus¸ede tar-mar kaldı;
baki o enis-i dilden, eyvah!..
beyrut’da bir mezar kaldı.”
Şairin Fatma hanımın ölümünün ardından evlendiği iddiası da tamamen yalandır. İkinci karısıyla İngiltere’de yapmış olduğu görev sırasında tanışmıştır. Fatma Hanımı şiirlerinde her zaman anmıştır.

Yazımızı Fatma Hanıma yazdığı dizlerle son verelim..
“bildir bana nerde, nerde yarab?
kim attı beni bu derde yarab?
…
çıık fatıma lahddan kıyam et,
yadımdaki haline devam et.”