Kalgançı Çak. Altay Türkleri kıyamet gününde yeryüzünü yangın kaplayacağına, suların taşacağına ve kanlı akacağına, bütün canlıların düzeninin bozulacağına kurtların kanatlanacağına inanırlar.
Kıyamet gününde denizin dibinin görüneceğine, denizin dibindeki dokuz taşın parçalanarak içlerinden dokuz sandık ve demir atlı dokuz kişi çıkacağına inanılır.
Denizin dibinden çıkan bu dokuz kişinin ikisinin başçı olacağı, atlarının sarı olduğu, ellerinde kılıç taşıyacakları anlatılır. Bunlar her şeye ve herkese baş eğdireceklerdir. İnsanlık kargaşa içine girer.
Ay ve güneş ışıksız kalır, ağaçlar kökünden kopar, anneler çocuklarından ayrılır. Tohumlar tükenir. Biy ve Kadın nehirlerinin nehirlerinin birleştiği yerde bütün insanlığın katılacağı büyük bir savaş olacak, bu nehirler kan akacaktır. Mevsimler değişecek yaz kışa, kış ise yaza dönecektir. Köngül tegen adlı kökleri yılandan oluşan bir ot hasıl olur. Bu ot bütün canlıları kavrayarak öldürür. İnsanlık Mañdı-Şire, May-Tere ve Şal-Cime’den yardım ister. Yer altından Erlik’in bahadırları veya oğulları olarak bilinen Karaş ile Kerey yer üstüne çıkarlar. Onlarla savaşmak için Mañdı-Şire ve May-Tere gökten inerler. May-Tere’nin dökülen kanından yeryüzü ateşle kaplanıyor. İnsanlık bu dönemde günahlarının bedelini ödeyecek, sonra tekrar huzurlu bir hayat başlayacaktır. Teleüt Türklerinin inanışına göreyse kıyamet günü geldiğinde gökyüzü demir, yeryüzü bakır olur. Milletler birbirleriyle savaşırlar. Her şey küçülür. Baba oğlunu, oğul babasını tanımaz, ayak başa bey olur. Ve Altın çoğalır fakat ona itibar edecek kimse bulunmaz.