William Golding’in Sineklerin Tanrısı kitabının incelemesini sizler için hazırladık. Bir kitabı gerçekten anlamak istiyorsanız, öncelikle yazarı tanımalısınız. Kısaca sizler için Willim Golding‘den bahsedeceğim.
William Golding Kimdir?
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden biri olan William Golding, 1911 yılında doğdu. Oxford Üniversitesinde bir süre edebiyat eğitimi aldıktan sonra, uzun bir süre öğretmenlik yaptı. İkinci Dünya Savaşı’nda deniz eri olarak pek çok cephede savaştı, savaşın kan, vahşet ve acı dolu yüzüne yakından tanık oldu. Savaşın bitiminden sonra, 1954 yılında en ünlü eseri Sineklerin Tanrısı nice zorluklara rağmen basıldı. Golding, bu safhada pek çok zorlukla karşılaştı çünkü neredeyse tüm yayınevleri bu kitabı basmayı reddetmişti. Kitap son derece iç karartıcı, moral bozucu ve korkunç bulunmuştu. Ne var ki, aynı kitap 1983 yılında Golding’in Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasını sağlayıp adını edebiyat tarihine kazıyan yapıtı oldu.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin Tanrısı; atom savaşının olduğu bir anda, güvenli bir bölgeye götürülen 6 – 12 yaşlarında çocukların korumasız kalmasını anlatıyor. Kitap, bu çocukların hayatta kalma serüvenini anlatıyor.
Kitapta dört ana karakter var ve olaylar bu dört çocuktan ikisinin karşılaşmasıyla başlıyor. Onlar Ralph ve Piggy. Ralph, on iki yaşında, yaşına göre gelişmiş, sarışın ve çok güzel bir çocuktu. Babası donanmada teğmen olduğu için babasının onları bulacağını ve onlardan kurtulacağını umuyordu. Adada geçirdikleri zamanın okudukları hikayeler kadar ilginç olacağına inanıyordu. Çok zeki değil ama gücü ve güzelliği onu diğer çocukların gözünde ideal bir lider yapıyor. Piglet ise alt sınıflardan gözlüklü şişman bir çocuk ve gerçek adını bilmiyoruz. Nefes darlığı var. Ancak tüm fiziksel kusurları ve takma adıyla Domuzcuk adadaki en zeki çocuktur. Çocukları uyaran ve doğru yolu göstermeye çalışan aklın ve sağduyunun sesidir. Ralph gibi onlar da adadaki durumları hakkında rüya görmezler. Gerçekçi, ateş etmezlerse asla bulunamayacaklarını düşünüyor, birlikte hareket etmeleri gerektiğini düşünüyor.
Bu romanla ilgili en ilginç şey, mutlu bir sonla, bir kurtuluşla bitiyor gibi görünse de, aslında hiçbir kurtuluşun olmamasıdır. Çocuklar adadan kurtulurken savaş ve katliam diyarına geri döneceklerdir. Dış dünyada savaş tıpkı adada olduğu gibi devam ediyor. Çocuklar güvenli bir şekilde evlerine dönerken yine de kaotik bir ortamda yaşamak zorunda kaldılar. En önemlisi adada yaşadıkları, ömürleri boyunca unutamayacakları ve bir daha asla eskisi gibi olmayacakları kalıcı bir travma olacaktır. Artık masumiyetlerini ve saflıklarını kaybetmişlerdir. En sert rehabilitasyon bile işe yaramayabilir. Jack’in avıyla başlayarak “Bilgi ağacının meyvesini ye”. Bu süreç, her birinin bir şekilde lekelenmesine ve lanetlenmesine neden oldu.
