Günümüz tarihçiliğin en önemli isimlerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı, hayata farklı pencereden bakan ve kitap önerilerinde bulundu. İşte İlber Ortaylı’nın Önerdiği 20 Kitap. Bu yazımızda İlber Ortaylı’nın önerdiği kitapları sizler için derledik. Başta tarih, felsefe ve edebiyat olmak üzere İlber Ortaylı’nın Kütüphanesinden Önerdiği 20 Kitap
Modern Türkiye’nin Doğuşu
Bernard Lewis, “Siyasi İslam Söylemi”, “Demokrasinin Türkiye Serüveni” ve “Orta Doğu” gibi kitapları ile fikir dünyamızda önemli bir isimdir. Modern Türkiye’nin Doğuşu en önemli eserlerinden biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisini korumak ve Batı’ya yönelmek istediği 18. yüzyılın sonundan Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayan uzun bir tarihe odaklanıyor. Modern Türkiye’nin Doğuşu, elli yılı aşkın bir süredir okunan, modern anlatılardaki otoritesi nedeniyle uzun süredir üniversite ders kitabı olarak kullanılan ve kendi yazıları ile tarih meraklılarının başucu kitabı olarak kullanılan önemli bir kitaptır.
Büyük Taarruz
20. yüzyılın başlarında Türk milleti çeşitli ama neredeyse kesintisiz savaşlarla kuşatılmış, dört bir yanı düşmanlarla çevrili bir ateşe tutulmuştur. 14 Ağustos’ta başlayacak ve 18 Eylül’de mutlak zaferle sonuçlanan büyük bir taarruzla sona erecekti. Selim Erdoğan, Kurtuluş Savaşı’nı taçlandıran Büyük Taarruz’u çarpıcı bir üslupla kaleme alan Sakarya’nın eseriyle de beğeni topluyor. Bunu yaparken de taarruz öncesindeki yoğun hazırlıkları, dönemin ruhu olan Mustafa Kemal’in zekice yürüttüğü diplomatik savaşı ön planda tutan, savaşın sadece teknik yönlerine odaklanan eserlerden anlatısını kurtarmıştır. Modern zamanların en önemli eserlerinden biri olan Büyük Taarruz, yapısı saha çalışmalarıyla bütünleşen özverili bir tarih yazımı sunuyor.
Roma: Kartalların İmparatorluğu
Kartalların İmparatorluğu, küçük bir topluluğun dünya tarihinin en önemli imparatorluklarından biri haline gelişinin ve kendi yarattığı şiddet ve kan deryasında boğulmasının hikâyesini etkileyici bir ustalıkla anlatıyor. Bunu yaparken, kurbanların hikayelerine hak ettiği saygıyı göstermekten de kaçınmıyor.
Anadolu’da Roma Hakimiyeti
Roma, Anadolu’ya resmen ayak bastığı MÖ 129’dan itibaren farklı kesimlerin katıldığı çok çeşitli isyan ve huzursuzluklarla baş etmek zorunda kalmıştır: bir ütopyanın peşinden gidenler, bir gecede 80.000 Romalıyı katleden şehirler, korsanlar, haydutlar, araba yarışı takımlarının taraftarları, din adına öldürenler, bir sahte imparatorun ardına takılanlar… Elinizdeki kitap yaklaşık 700 senelik Roma hâkimiyeti süresince meydana gelmiş bu olayları sebep ve sonuçlarıyla incelemenin yanında, Roma’nın Anadolu’da düzen ve sadakati sağlamaya yönelik uygulamalarını ortaya koymak amacını taşımaktadır.
Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler
Tarih, kapsadığı konuları belgelere dayandırarak nesnelliğinden şüphe etmek istemezken, geçmişin belirli amaçlarla yeniden inşa edilebileceği, mitolojikleştirilebileceği veya çarpıtılabileceği de unutulmamalıdır. Bu arka plana karşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi, bugün üretilmeye devam eden efsaneler ve mitlerle doludur. Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler ile Halil İnalcık, bazen nostaljik, politik olarak hesaplanmış ve hikayenin cezbedici olduğu bu fantezilere tartışılmaz bir açıklık getiriyor. İnalcık, Osmanlı’nın kuruluşundan Kosova Savaşı’na, Osmanlı’da kadın gücünden Türk tarih yazılarına kadar pek çok konuya değinirken, tarih anlatılarına şüpheyle yaklaşmanın değerini de ortaya koyuyor.
Osmanlı İmparatorluğu ve İslam
“Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam’la ilişkisi konusunun belki merkeze alınması gereken asıl boyutu, diğer kesimlerle olan sıkı bağlantısı ve onları domine etmesi itibariyle devletin İslam algısıdır. Bu sebeple çalışma, Osmanlı merkezi yönetiminin bizzat söz konusu ilişkinin merkezinde olduğunu göstermeye çalışmıştır. Devlet diğer sektörlerle ilişkilerinde daima üstte olduğunu hissettirmektedir. O sektörler de devletle, hatta birbirleriyle olan ilişkilerini son tahlilde buna göre düzenlemek ve yürütmek zorunda olduklarının bilinci içindedirler.
Bu sebeple Osmanlı devletinin ne kadar eski, köklü, güçlü, çeşitli bir siyasal ve dinî gelenekler manzumesinin ve ideolojisinin mirasçısı olduğunu yansıtan klasik metinler yer yer metin içerisinde zikredilmiştir. Bu metinler belki bizim sayfalar dolusu söylediklerimizden daha açıklayıcı ve kullandıkları dille kendi zihniyet dünyalarını yansıtan metinlerdir. Böylece okuyucu onları kendi ifadeleri ve mantıkları doğrultusunda bizzat görebilme imkânına sahip olmaktadır.”
–Ahmet Yaşar Ocak
Osmanlı Askeri Tarihi
Tarih alanının en parlak iki isimlerinden birisi Edward Erickson ve Mesut Uyar’ın yoğun çalışmasıyla ortaya çıkan Osmanlı tarihinin 600 yıllık geçmişini anlatıyor. Sadece teşkilat düzeyindeki değişimleri değil, kurumsal yapının geçirdiği değişimleri de ele alıyor.
Zeytindağı
Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci, “bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre en duru Türkçe ile karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçik’in Yemen’de, Aden’de, Kanal’da, Gazze’de, Arap çöllerinde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu “mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız.
Cemal Paşa’nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve âdeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikâyeleri tüylerinizi ürpertecek.
Dostluk Üzerine
Cicero (MÖ 106 – MÖ 43): Romalı büyük devlet adamı, hatip ve düşünür. Gençliğinde felsefe ve hukuk eğitimi aldı. Hitabet sanatındaki ustalığıyla consul’lüğe dek yükseldi. Roma’yı birey, geleneksel toplum düzeni ve devlet üçgeninde ele alan konuşmaları, felsefi ve teknik eserleriyle her çağın insanını etkilemeyi başarmıştır.
Cicero, Platon’tan esinlenerek diyalog biçiminde yazdığı Dostluk Üzerine’de, Quintus Mucius Scaevola, Gaius Fannius ve bu ikisinin kayınpederi Gaius Laelius’u konuşturur. Başkonuşmacı Gaius Laelius, Scipio ile dostluğundan söz eder ve dostluğun mahiyeti, nasıl insanlara bahşedildiği, faydaları, sınırları hakkında bilgece yanıtlar ve öğütler verir.
Eşekarıları – Eski Yunan Komedyaları 6
Eşekarıları, antikçağda Atina kent devletindeki adalet sistemini alaycı bir dille eleştiren bir komedyadır.
O dönemde Atina’da mahkemelerde yargıçlığa, belirli süreler için kura ile seçilen yurttaşlar getirilirdi.
Yargıçlara bu görevleri için para verilmeye başlayınca, Atina yurttaşları bu işe aşırı ilgi gösterdiler.
Sonunda adalet, rüşvet alarak karar alan yargıçların elinde, kısa zamanda bozulup büyük eleştirilere yol açtı.
Antikçağdan kalmış bu ilginç oyun, etki altında kalmadan ve kişisel hesapları peşinde koşmadan karar alabilen, tarafsız yargıçlardan oluşacak adalet sisteminin, bütün çağlar boyunca toplum hayatındaki vazgeçilmez önemine ışık tutmaktadır.
Siyasetname
Nizamü’l-Mülk ( 1018-1092 ): Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah’ın veziri olarak otuz yıl boyunca devlet yönetiminde söz sahibi oldu, görüşleriyle sultanların kararlarını etkiledi. Siyasi bir suikasta kurban gitmesinden kısa bir süre önce hükümdarlık sanatı konusunda düşüncelerini kaleme aldı. Melikşah’ın devlet yönetimi hakkında kapsamlı bir rapor istemesi üzerine yazılan Siyasetname, Nizamü’l-Mülk’ün devlet adamı olarak deneyimlerini aktardığı bir el kitabı olmasının yanı sıra, edebi değeriyle de yüzyıllardır dikkati çeken bir eserdir.
Aeneis
Dünya edebiyatının en büyük eserlerinden olan Aeneis işte bu ünlü cümleyle başlıyor: “Savaşların ve bir yiğidin şarkısını söylüyorum.”
Roma bir yandan silahlarla, savaşlarla büyüyüp genişlerken diğer yandan ruhsal temellerini ve ufkunu oluşturan büyük bir şaire de sahipti. Ve bu şair, Aeneis ile Roma’ya bir kök, Latinceye bir dil panteonu, gelecek kuşaklara ölümsüz bir öykü bıraktı.
Seyahat Jurnali (Günümüz Türkçesiyle)
Tanzimat Dönemi’nde değişmeye başlayan mizah anlayışının seçkin ve dikkate değer kalemlerinden Âli Bey’in Düyûn-ı Umûmiye müfettişi olarak 1885-1888 yılları arasında çıktığı seyahatin güncesi olan Seyahat Jurnali gördüğü yerlerin coğrafi, demografik ve kültürel özelliklerini aktaran önemli bir tanıklıktır. Kendisinin, “Bu jurnalin içeriği sadece gözlemlerden oluşmaktadır. Bir meziyeti varsa o da Irak gibi uzak memleketlerin ve özellikle Hindistan şehirlerinden bazılarının buralarca bilinmeyen durumlarına ve âdetlerine dair genel bir fikir vermesinden ibarettir,” diye tanıttığı Seyahat Jurnali elbette mizahi vurgudan çok da uzak değildir.
Doğu Seyahatnamesi
13. Yüzyılın sonlarında Oradoğu’ya yolculuk
Ricoldus de Monte Crucis’in dürüst ve nispeten tarafsız bir dille kaleme aldığı seyahatnamesi, Ortadoğu’daki Latin varlığının sona erdiği, Moğol istilası sonrası bölgenin istikrara kavuşmaya başladığı ve o coğrafyaya sonraki yüzyıllarda hâkim olacak aktörlerin ortaya çıktığı bir dönemin panoramasını çizmesi bakımından oldukça değerli bir eser. Bunun yanı sıra, Müslüman dünyasına yönelik militarist perspektifin dışına çıkarak, sonraki 300 yıl Doğu-Batı dikotomisinin yönünü belirleyen bir kaynak ve oryantalizmin öncülü olmasıyla da Doğu Seyahatnamesi mutlaka okunmayı, anlaşılmayı bekliyor. Müslüman inancına fazla müsamahakâr bakmasa da kendisinden önce, İslam’ın reddiyesi üzerine yazan dindaşı teologların düştükleri hataya düşmeyerek, İslam’ın sapkınlık değil apayrı bir din olduğu gerçeğini ortaya çıkardığı düşünülünce, Ricoldus’un bölgeye ve insanına bakışını apayrı bir yere koymak gerekiyor.
1240’larda Tiflis’te faaliyete başlayıp Ortadoğu’yu kendine faaliyet alanı olarak belirleyen Dominikan Tarikatı, zamanla görev sahasını Tebriz’e kadar genişletmiştir. Tarikatın Anadolu ve Ortadoğu toprakları hakkında bilgi almak ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak üzere görevlendirdiği keşişlerden biri de Ricoldus de Monte Crucis’tir. Kutsal Topraklardan başlayan yolculuğunu Kilikya, Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta sürdürüp Bağdat’ta sonlandıran Ricoldus, yazdığı eserle Ortadoğu halkları ve gelenekleri üzerine benzersiz bir kaynak ortaya koymuştur. 1289-1291 yıllarında keşişin Bağdat’ta olduğu günlerde yazdığı ve orijinal ismi LiberPeregrinationis in PartibusOrientis olan Doğu Seyahatnamesi, Bağdat’ın Moğol işgali altındaki dönemini anlatan kısımlarıyla da modern tarih yazımını aratmayan Batılı kaynakların başında gelmekte.
Gökbörü’nün İzinde Kadim Türklerin Topraklarında
Onlar varlıklarının anlamını seferde buldular. Nice zamanlar içinde nice mekânlara sahip oldular. Tarifi mümkün olmayan büyüklükteki toprakları bazen ayak sesleriyle bazen de nal sesleriyle aştılar. Kondular, göçtüler… Kurdular, yıkılınca tekrar yaptılar… Hiçbir zaman vazgeçmediler. Ne olacağını değil, daima nasıl olacağını düşündüler. Türkler…
İslam Öncesi Türk Tarihi ve Orta Asya Tarihi alanlarının uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, tarihin peşinden ve Türklerin izinden gidiyor, engin coğrafyaları adımlıyor, Türklerin gizemli tarihini yeniden yazıyor.
Mavi Yolculuk
“Mavi yolculuğu anlatmak zordur, mavi yolculuğu yaşamak gerek.
Tam yirmi yıldır, onar, on beşer kişilik gruplarla, dünyanın birçok ülkelerinden gelme genç yaşlı insanlarla mavi yolculuk yaparız.
Aramızda sanatçılar, yazarlar, öğretmenler, her meslekten insan bulunur. Birçoğu öğrenci ya da çocuktur, ama nereden gelmiş olurlarsa olsunlar, çevreleri, yaşları ne olursa olsun, hepsi iki üç hafta süren mavi yolculuk dönüşünde başka bir insan olarak çıkarlar karaya. Gözleri güzellikle, gövdeleri sağlıkla, ruhları mutlulukla dolmuştur (1962).”
On yedi mavi yolcu Macera adlı gemiyle Ege kıyılarını keşfe çıkar. Kaptan dümene geçer, demir alınır. Gözlerinin önündeki mutluluk denizinde doğaya ve insana karışırlar. Kimler yoktur ki yolcular arasında? Mavi yolculuğun kurucusu Halikarnas Balıkçısı, isim babası Sabahattin Eyüboğlu ve niceleri…
Geç Antikçağ Dünyası
Sosyal ve kültürel değişimler hakkındaki bu çarpıcı çalışma, geç antik dünyanın MS 150-750 yılları arasında neden ve nasıl değiştiğini açıklıyor. Princeton Üniversitesinde emeritus profesör olan Peter Brown bu yüzyıllarda, pek çok köklü kadim kültürün sonsuza kadar kaybolduğunu vurguluyor. 476’da Roma İmparatorluğu Batı Avrupa’dan kayboldu, 655 yılına gelindiğinde Pers İmparatorluğu Yakındoğu’dan silindi.
Yazar aynı dönemde olağanüstü yeni başlangıçların da olduğunu gösterirken, Avrupa’da Hıristiyanlığın ve Yakındoğu’da İslamın geniş etki alanlarını da tanımlıyor. Sonuç olarak MS 200’lü yıllarda olağanüstü derecede homojen olan Akdeniz dünyası ortaçağda birbirinden farklı üç toplumuna bölündü: Katolik Batı Avrupa, Bizans ve İslam. Hâlâ bu zıtlıkların sonuçlarıyla yaşıyoruz.
Tek Adam 3 Cilt Takım (Büyük Boy)
Tek Adam Cilt 1
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam,da, değişen bir dünyada çöken bir dinsel-geleneksel imparatorluktan ve Sevr’i imzalamış olan bir kalıntıdan, yepyeni bir ulusun, yepyeni bir devletin doğuşunu anlatıyor.
Tek Adam, sadece Türk Devrimi’ni değil, aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk’ün kişiliğinde, bir devrimciyi de çok iyi çözümleyen ve okuyucuya aktaran bir başyapıt…
Emre Kongar
Tek Adam Cilt 2
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam,da, değişen bir dünyada çöken bir dinsel-geleneksel imparatorluktan ve Sevr’i imzalamış olan bir kalıntıdan, yepyeni bir ulusun, yepyeni bir devletin doğuşunu anlatıyor.
Tek Adam, sadece Türk Devrimi’ni değil, aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk’ün kişiliğinde, bir devrimciyi de çok iyi çözümleyen ve okuyucuya aktaran bir başyapıt…
Emre Kongar
Tek Adam Cilt 3
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam,da, değişen bir dünyada çöken bir dinsel-geleneksel imparatorluktan ve Sevr’i imzalamış olan bir kalıntıdan, yepyeni bir ulusun, yepyeni bir devletin doğuşunu anlatıyor.
Tek Adam, sadece Türk Devrimi’ni değil, aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk’ün kişiliğinde, bir devrimciyi de çok iyi çözümleyen ve okuyucuya aktaran bir başyapıt…
Emre Kongar
Augustus
Roma vataninin babasi:
İlk İmparator augustus…
“Goldsworthy, bu kitabında Augustus’u ele almanın zorlu bir iş olduğunu kabul ediyor. Lakin, Augustus’a dair hiçbir şeyin dikkatten kaçmamasını sağlıyor… Tıpkı Iulius Caesar biyografisi gibi bu da, Antik Roma ile ilgilenen herkes için temel bir kitap.”
Independent
“Harikulade bir araştırma ve elden düşmeyecek bir kitap.”
Simon Sebag Montefiore
Osmanlı İlmiyesi
“Osmanlı ulemasını Osmanlı Devleti’nin yapısını ve temel karakterini dikkate almadan tanımak ve anlamak mümkün değildir.”
Mehmet İpşirli
Ülkemizde tarih biliminin önde gelen isimlerinden olan Prof. Dr. Mehmet İpşirli’nin hazırlamış olduğu elinizdeki bu eser yılların birikimine dayanan araştırmaların bir semeresidir. Osmanlı İlmiyesi, Osmanlı dünyasında, eğitim, hukuk, fetvâ, diyanet ve bürokraside sorumluluk üstlenen ya da resmi görev almadan kendisini toplum hizmetine adayan ilim erbabı olan ulemanın yerini ve işlevini ortaya koyuyor.