İlk yazımda, insanın birini veya bir şeyi sevdiğinde bağlılığın yanı sıra beklenti de duyduğunu izah etmiştim. Mesela “yaşama sevgisi”. İnsanlar yaşamı sevdikleri için, yaşama karşı bağlılık duyar ve yaşamdan beklentileri bulunur. Yaşamdan beklentisi bulunmayan birinin yaşamı sevdiği söylenebilir mi?
Tolstoy, “İnsan Neyle Yaşar” isimli kitabında “insan sevgiyle yaşar” cevabını vermiştir? Çünkü sevgi beklenti demektir ve yaşamdan beklentisi bulunan bir insanın yaşamdan vazgeçmesi düşünülemez. Sevgi ile yaşayan insan beklentileri sayesinde yaşamı sürdürmeye devam eder.
Bir insan neden intihar ederek yaşamdan vazgeçer? Çünkü yaşamdan hiçbir beklentisi kalmamıştır da ondan. Demek ki beklenti yoksa bağ da yoktur, yani sevgi de yoktur.
Dolayısıyla ben beklentisiz bir sevgi düşünemiyorum. Her insanın içinde muhakkak sevgi bulunduğundan beklentisiz bir insan da düşünemiyorum. Sevgiyi insana yaşama sevinci veren bir hayat enerjisi olarak görüyorum. Bir insanı yaşama bağlayan sevgidir.
Peki sevgi bu kadar güzelse severken neden acı çekiyoruz? Severken acı çekmemek için ne yapmamız lazım? Bu yazımda bu soruları cevaplandırmaya çalışacağım.
Sevginin kuvveti insana pozitif enerji verirken beklentiler ise tam aksine o enerjiyi düşüren bir etkendir. Sevginin enerji veren sonsuz kuvveti varsa beklentilerin de negatif enerjisi vardı. Sevgiyi bir nevi terazi gibi düşünürsek; bir kesesinde sevginin verdiği pozitif enerji, diğer kesesinde beklentilerden kaynaklı negatif enerji vardır. Beklentiler büyüdükçe terazinin negatif enerjiyle dolu kefesi ağırlaşır ve böylelikle beklentiler altında ezilir insan.
Beklentilerin karşılanmaması insana acı verir. Beklentiler karşılansa bile, beklentiler karşılanana kadar geçen sürede beklentilerin negatif enerjisi zamanla kendini hissttirerek acı verir insana.
Bu yüzden severken acı çekmemek için:
1- Beklentilerin ekseninden çıkmak gerekir. Yani sevgiyi beklentilere endekslememek gerekir. İnsan önce sevmeyi sevmeli ve sevmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu bilmeli. Beklentileri odak noktası yapan ve sadece beklentilerin karşılanmasını düşünen insan bencildir ve bu bencil insan bencillikten münezzeh olan sevgiye ihanet etmiş olur. Sevgiye ihanet eden insan asla mutlu olamaz.
2- “Bu hayatta mutlu olmanın yolu, beklentiyi düşük tutmaktır. Yoksa kanatlarından vurulmuş kuşa dönersin.” der Sabahattin Ali. Beklentileri olabildiğince düşük tutmak gerekir. Beklentiler arttıkça mutluluk azalır. Beklentileri ne kadar azaltırsan o kadar az hayal kırıklığına uğrarsın.
3- “Size sıradan biri gibi davranan kimseyi sevmeyin” der Oscar Wilde. Sevmek güzel bir duygu ama, hiçbir şeyi sevmek zorunda değilsin. Sevgin olabildiğince düşük tuttuğun beklentileri bile karşılamıyorsa, o sevgiden vazgeçmeyi bilmelisin.
2.BÖLÜM SONU
beklentisiz çıkarsız insan hayatı kalmadı..