Batı kıyılarımızın suları tekrar ısınıyor. Bu akıllara Türkiye Yunanistan Savaşı ihtimalini getiriyor. Herkesin de farkında olduğu gibi Yunanistan tekrar bir gaz ile Türkiye’ye karşı hareketler yapmaya başlamıştır.
Bu hareketlenme, eski kuru hareketlenmelerden mi yoksa ciddi bir alt yapısı var mı? Türkiye’nin izleyebileceği politika ne yönde olabilir? İki buçuk doktrini kullanılmakta mı? Bütün bu sorular eşliğinde içinde bulunduğumuz ekonomik buhran da insanları daha fazla düşüncelere sevk etmektedir. Bu soruları detaylıca incelemekte fayda vardır.
Tarihte az bir dönem geriye gidelim. Bizim Suriye sınırlarını aştığımız dönemlere. Türkiye Cumhuriyeti’nin aleni rakipleri; Batı bloğu, İran, Rusya başlıca devletleri. Bu devletler de genellikle kullandıkları vekaletler ile birlikte Orta Doğu’da terör estiriyorlar.
Türkiye’nin yapmış olduğu iki operasyon da çok zor koşullar altında gerçekleşti. ABD ve Rusya da istemiyordu ve engellemeleri, baskıları daha kolay oluyordu. Ama şu an için gündem biraz değişik. Rusya’nın Ukrayna müdahalesi taşları yerinden oynatmaya başladı. Gücünün çoğunu Ukrayna’ya yığan Rusya, Suriye’de eskisi kadar etkin olamayacak. Ve bu kazandığı kazanımları güvenilir bir şekilde bırakmak pek de kolay olmayacaktı. Ezelden beri Türkiye’ye güvenemeyen Rusya her zaman NATO’nun bir kalesi olarak görürdü. Ta ki Ukrayna müdahalesi sonrasında tüm dünya arkasını dönerken Türkiye’nin dönmemesine kadar.
Rusya bu hareket ile birlikte Türkiye’nin bir uydu devlet olmadığına ikna oldu. Ve artık politikaları gittikçe yumuşama evresine girdi. Bunun devamında Türkiye Cumhurbaşkanı Suriye’ye bir operasyon sinyali verdi ki olaylar tam olarak oradan başladı. Yunanistan devleti cüretkar açıklamalar ve Ege denizinde bazı hukuk dışı hareketler ile Türkiye’yi kışkırtma çabası içine girmiş gibi görünüyor.
1994-2000 yılları arasında Türkiye’nin üretmiş olduğu 2,5 doktrini çerçevesinde yaşanan bu olaylar soru işaretlerini arttırmaktadır. Bu doktrin ile Türkiye doğuda bir cephe açıksa batıdan dengelemeli, batıda cephe açıksa doğudan dengelemeli ve bu büyük iki denklem yanı sıra PKK kontrolünü de elden bırakmamalıdır.
Yunanistan’ın tam Suriye harekatı planlanırken hareketlenmesi manidar görünmektedir. Eskiden de Suriye harekatları planlanırdı ama bu derece ses çıkmazdı ama bu dönem ses çıkması başka şeyler de düşündürüyor.
ABD’nin de çok iyi bildiği gibi Suriye operasyonları yapılırken hem Rusya hem ABD karşısında Türkiye çok zorluklarla mücadele etmekteydi, ama bu sefer Rusya kendi meşguliyeti ve politika değişikliği ile Türkiye’nin önünü açmış ve hatta destek bildirmiştir. Bundan dolayı da Türkiye’nin işi kolaylaşmıştır. ABD ise bu açılan yolu Türkiye’nin batıdan politikasını meşgul ederek engelleme yoluna gitmektedir.
Yine önceki dönem efsanevi sözü olan “Casus Belli” ile Türkiye, Yunanistan’ın kıta sahanlığını 6 milden 12 mile çıkardığı takdirde “Casus Belli” olarak adlandırılacağı ve savaş sebebi sayacağını deklere etmiştir. Ve Yunanistan zaten uzun zamandır bunu yaptığını açıklamıştır.
Yani batıda sular tekrar ısınmaktadır. Ve şimdi iki cephe de güvenlik açısından ertelenemez durumdadır. Hem Suriye hem de Yunanistan cepheleri kaçınılmaz olma yolunda hızla ilerlemektedirler.
