featured

Kız Çocuğu

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba, yazmış olduğum bir “Kız Çocuğu” adlı öykümü sizinle paylaşmak istedim. Öyküyü yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazdım. Sevgilerimle.

Kız Çocuğu

K. Köyü’nde sıradan bir yaz günüydü. Burada günler birbirine o kadar çok benzerdi ki haftanın veya ayın hangi günü olduğunu kimse bilmezdi. Ortadan akan bir derenin ikiye ayırdığı köy, sağlı sollu iki tepeye kurulmuştu ve bu haliyle adeta ortadan ayrılmış kalın bir kitaba benzerdi. Derenin suyu yazın kuruyacak kadar azalır, ilkbaharda ise birkaç kez sel oluşur, evler dere yatağından daha yükseğe kurulduğu için zarar görmezdi. Köyün bir köşesinde minaresiz küçük bir cami, diğer köşesinde etrafı taş duvarlarla çevrili ve içerisinde öğretmen lojmanının da yer aldığı tek katlı, iki odalı, basit yapılı bir köy okulu bulunmaktaydı. Gündüzleri en büyük hareketlilik köy çeşmesinin yanı başında olurdu. Çocuklar, genç kızlar ve genç erkekler etrafı taşlarla yapılı, önünde basit bir su arkı olan tek gözlü çeşmeye gider gelirlerdi. Çeşmenin yukarısında, artık kullanılmayan su kuyusu bulunmaktaydı.

Köy bakkalını Hüsrev işletirdi. Bakkal dükkanında çoğu zaman ikinci sınıf ürünler bulunurdu. Bakkalın veresiye defteri yıl boyunca kabarır, yazın harman zamanı ancak köylü borçlarını ödeyebilirdi. Hüsrev’in tek çocuğu olan Abbas doğuştan konuşma ve işitme engelliydi. Abbas köyde yaşayanlarla el ve kol hareketleri ile kendince bir konuşma dili oluşturmuştu. Abbas köyde çok sevilir fakat engelleri dolayısıyla onunla alay edenler olurdu. Bazen bu alaylara üzülür, dışarıdan hep mutlu görünür, kimseye üzüldüğünü belli etmezdi. İlkokulu köy okulunda bitirmişti. Arkadaşlarından oldukça başarılı geçmişti öğrencilik hayatı ama nedense başarıları çevresinde bir türlü kabul görmemişti. Abbas her işte kendini çoğu zaman başarısızmış gibi hissederdi.

Abbas evlilik çağına geldiğinde anası ve babası çevre köyleri arayıp taramış, oğullarına uygun bir kız bulmaları iki yıllarını almış, sonunda komşu köyden ayağı aksak olan Pakize’yi bulmuşlardı. Abbas, Pakize’yi görmüş ve beğenmiş, aynı gün Pakize babasından istenmiş, bir hafta sonra da nişanları yapılmıştı. Düğünleri üç gün üç gece sürmüş, davul zurna hiç susmamıştı. Hüsrev oğlu için bakkal dükkanının yakınına iki odalı bir ev yaptırmıştı.

Abbas ve Pakize’nin evliliklerinin ilk yılları oldukça mutlu geçmişti. İkinci yıl ilk çocukları Hatice doğmuş, huzur ve mutlulukları daha da artmıştı. Ardından Ayşe ve sonra da Songül doğmuştu. Pakize çocuklarının üzerlerine titreyerek büyütür, ev işlerini neşeyle şarkılar söyleyerek yapar ve şarkılarını Abbas’a duyuramadığı için çok üzülürdü. Abbas genelde bakkal dükkanında babası Hüsrev’e yardım eder, işten canı sıkıldığında köy meydanına gider, orada köyün erkekleriyle sohbet ederdi.

K. Köyü’nde erkek çocuk ayrı bir övünç kaynağıydı. Erkek çocuk güç demekti, iş demekti, kavgada belada kuvvet demekti. Abbas’ın dördüncü çocuğu da kız olmuş ismini Yeter koymuştu, artık kız çocuğuna yeter diyordu, bundan sonra mutlaka erkek çocuğum olmalı diye düşünüyordu.

kiz cocugu

Köyde doğumları yaptıran ve kadınların ölülerini yıkayan şifacı Fadime Ana vardı. Fadime Ana bir çocuğunu doğumda kaybetmiş sonra ah etmiş ve şifacı olmuştu. Abbas, Fadime Ana’nın yanına gidiyor bir yol arıyordu. Fadime Ana kah birbirinden değişik otlar toplayıp bunları kaynatıp suyunu Abbas’a içiriyor kah avcıların öldürdüğü bir boz ayının kalbini pişirip yediriyor kah Abbas’a kırk tane tavuk kestiriyor ve her birini ayrı bir tepenin başına bırakmasını tembih ediyordu.

Pakize okuma yazma bilmediği için çocuklarına büyüklerinden öğrendiği masalları anlatırdı. Bu masallarda cesaret, kurnazlık, sevgi, korku gibi birçok yön olurdu. Çocuklarının okumalarını çok istiyordu Pakize. Büyük olan iki çocuğu ilkokula gidiyordu. Pakize hem çocuklarını okula kendi götürüp getiriyor hem de ev ödevlerini yaptırıyordu. Köyde erkek çocuklarından memur olanlar vardı hatta Hacı Sabri’nin oğlu öğretmen çıkmıştı. Komşuları Fevziye teyzenin oğluysa hastanede müdür olmuştu fakat köyde ilkokuldan sonra okumaya devam eden kız çocuğu yoktu.

Pakize beşinci çocuğuna hamile kalmıştı. Abbas işine ve evine dört elle sarılmıştı, keyifle bakkalı işletiyor, işleri bitirdiğinde köy meydanına gidiyordu. Meydanda kendine kız babası şeklinde laf atanlara el ve kol hareketleriyle çeşitli şakalar yapanlara aldırmıyor, beşincisi erkek olacak şeklinde kendinden emin cevaplar veriyordu.

Abbas ismini şimdiden bulmuştu oğlunun. Dedesinin adını koyacaktı, Salih olacaktı oğlunun ismi. Dedesi, yedi köyde namı yürümüş adı şanı bilinen biriydi. Salih ağa derdi tüm köylüler ona. Güreşte sırtını yere getiren olmamıştı. Doğacak oğlu Salih’i düşündükçe keyifleniyordu.

Günler günleri kovaladı Pakize’nin doğum vakti gelmiş sancıları artmıştı. Abbas, Fadime Ana’yı aldı getirdi. Fadime Ana kapıdan içeri girerken, Abbas müjdeyi bekliyorum şeklinde elini kalp hizasına götürüp duruyordu. Dışarıda ocakta bir kazanda sıcak su hazırladılar. Abbas kapının dışında bekliyor yerinde duramıyordu. Fadime Ana doğumu yaptırdı, doğum çok kolay olmuştu. Nur topu gibi sağlıklı bir bebek dünyaya gelmişti fakat ne doğumun kolay oluşuna ne de sağlıklı bir bebek geldiğine sevinememişti Pakize ve Fadime Ana. Fadime Ana dışarı çıktı, Abbas’la göz göze geldiler. Abbas, Fadime Ana’nın bakışlarından anlamıştı bir kız çocuğu olduğunu. Başını ellerinin arasına, sırtını duvara dayadı ve yere çöktü. Öylece saatlerce kalakaldı. Düşündü düşündü.

[geo-post target=”true” id=”6745″ label=”Önerilen Yazı”]

Sonraki gün köy meydanında, köy çeşmesinde ve tüm evlerde Abbas’ın beşinci kız çocuğu ve talihsizliği konuşuluyordu. Abbas eve sıkışıp kalmıştı, dışarı çıkmaya utanır olmuştu. Neden bir oğlu olmadığını düşünüyordu. Bakkal dükkanını kendinden sonra kim işletecekti? Ya mal mülk kime kalacaktı? Sonra en çokta kendisinin ihtiyacı vardı buna. Köylüler yine dalga geçecek, üzerine bir sürü yeni lakap yapışıp kalacaktı.

Pakize Abbas’ın etrafından ayrılmıyor, ilgili davranıyor fakat Abbas onun yüzüne tıpkı bir suçluya bakar gibi bakıyordu. Babası ve anası yanına geliyor ama değişen hiçbir şey olmuyordu. Abbas, eve gelen misafirlerle bir süre oturuyor sonra hemen sıkılıyor işaretle gitmelerini istiyordu. Evden bir türlü dışarı çıkmıyor hiçbir iş yapmıyordu.

Pakize bir taraftan ev işlerini yapıyor diğer taraftan bakkal dükkanına gidiyor ve Hüsrev’e yardım ediyordu. Beşinci kız çocuğu köyde bir hafta konuşulmuş sonra unutulmuştu. Köylüler artık başka konulardan bahsetmekteydi. Pakize kızının ismini Umut koymuştu. Umudum diye sesleniyordu bebeğine.

Beşinci bebek Umut doğalı on gün olmuştu, öğlene doğru Pakize bebeğini emzirdi ve beşiğine bıraktı. Okul günü değildi, çocukları doyurdu. Avluda tavukları yemledi, kuruması için ipte asılı olan çamaşırları topladı. Ev işlerini bitirdikten sonra da bakkal dükkanına Hüsrev’e yardıma gitti.

Abbas on gün sonra ilk defa evden dışarı çıktı, bir yanında Hatice diğer yanında Ayşe vardı ve sıkıca ellerinden tutuyordu. Çocuklar çok sevinçliydi, şarkılar söylüyorlardı. Köy çeşmesine doğru gidiyorlardı, yolda rastladığı köylüler selam verdi fakat Abbas onların yüzüne bile bakmadan yoluna devam etti. Köy çeşmesine geldiklerinde birkaç genç suyun başında eğleniyorlardı, Abbas onlara da bir şey söylemeden yoluna devam etti, Çocuklarla köyün yukarısına kadar çıktılar artık kullanılmayan ve üstü paslanmış bir tenekeyle örtülü köy kuyusuna geldiler. Abbas tenekeyi kuyunun üstünden kaldırdı, iki çocukta şarkı söylüyorlardı. Kuyunun dibi kapkaranlıktı, az sonra kuyudan su sesi geldi. Abbas kuyunun üstünü teneke ile kapattı. Tek başına köye doğru yürümeye başladı…

Ümit Yakan

Bu yazıyı değerlendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Kız Çocuğu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!