Aylak Adamdaki o alıntı içimizdeki her şeyi özetler nitelikteydi..
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”
Bu cümle kitabın sonunda geçen, yaşamımızın tamamının kıssa bir biçimde anlatımıydı sanki…
Kitap çok fazla betimleme içeriyor, betimleme sevmeyenlerin hoşuna gitmeyebilir. Sırf bu yüzden de bu eseri okumamazlık yapmanızı istemem. Kesinlikle okuyun. Bitirince ‘ben ne okudum’ diyeceğinize eminim. Çok farklı bir anlatış biçimine sahip olan Aylak Adam’a hayran olacaksınız.
Bu arada unutmadan, kitap 1959’lu yıllarda Oğuz Atay, Hakan Günday ve onlar gibi bir çok yazarı da etkilemiştir. Sizlere kitabın en sevdiğin alıntısını paylaşmak isterim
“-Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı. -Anlamadım. -Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.”
Bu alıntı Tutunamayanlar’ın özeti gibi bir nevi..
Kitabımız: kış, yaz, gün bölümlerinden oluşuyor.
Kış bölümü bir çok okuru zorlayacak, bilinç akış tekniği ile yazılmış. Bu bölüm sizi kitabı okurken sizi sıkacak tek bölüm olabilir. Bir anda kendisinden 3. şahıs kipine geçişi insanı yoruyor.
Kışı atlatan okuyucular için kitap daha bir zevkli hale geliyor. Aylak, hayatındaki ezici boşluğu mükemmel bir şekilde betimlemiş. Romanın başkahramanı tek bir harften ibaret olan ”C”dir. C’nin nasıl bir karakter olduğunu okuyarak anlamanızı isterim. Özetlemek gerekirse bu roman, bireyin; güçsüzlüğünü, topluma yabancılaşarak kültürün içine girmeyi reddedişinin romanıdır. Çocukluğunda yaşamış olduğu travmanın etkisini bir ömür taşıyan, insanların artan bencilliğinden nefret eden, anlaşılmadığı için susmayı seçen, bulamadığı gerçekliği arayan yalnız adamın dramıdır.