Bazı kitaplar vardır. Okurken hissedersiniz sizi değiştireceğini. Bütün sayfaların altını çizebileceğiniz şahane bir kitap Parfümün Dansı.
“üç kelimenin toplamı bir ton geliyordu ve
buna noktalama işaretleri dahil değildi.”
Parfümün Dansı
Parfümün Dansı, hemen hemen hiç kimsenin adını duymadığı fakat öğrendikten sonra da okumadan geçemeyeceği şahane bir Tom Robbins kitabı. Okumaya başladıktan sonra ” bitmesin ” diyebileceğiniz, okurken altını üstü bol bol çizeceğiniz, notlar alacağınız bir kitap. Gerçek üstü öğelerle süslenmiş rüya tadında post modern bir zaman masalı.
[geo-post target=”true” id=”7285″ label=”Önerilen Yazı”]
Pagan Avrupa‘da önce kral sonra köle olan Alobar’ın doğuya giderek ölümden kaçarak bin yılı aşkın bir süre yaşayarak tasavvuf ve her türlü doğu kültürüne müdahil olduktan sonra ölümsüzlüğü bulamamasına rağmen yaşlanmayı önlemesinin öyküsü.
Romanımız Paris’teki dünya parfüm devlerini, kahramanlarımızın yaşadığı coğrafi bölgeleri, Seattle’da (Priscilla en az Kudra kadar ilginç bir karakterdir) mükemmel taco’yu ararken parfüm yapmaya çalışan genç bir garsonu ve küçük bir parfümeriyi anlatıyor. New Orleans’ta. Bir iş kadını ve siyah bir çırağın hikayeleri aynı anda ortaya çıkıyor.
Robbins olay örgüsünü bir topaçla sarıyormuş gibi ustaca bir araya getiriyor, okurken tepenin asla durmayacağını ve durmadan dönmeye devam edeceğini düşünüyorsunuz. Bu hikayeye çağlar boyunca eşlik eden bir diğer karakter, keçi bacaklı, hayvansı, pis bir tabiat olan pandır.
Başkarakterimiz Alobar, her ne kadar kral da olsa tek derdi ölümden kaçmaktır. Buna karşın ölümden tek kaçan o değidlir, Kudra’da Alobar gibi ölümden kaçar.
İnsanın hayvani yönünü temsil eden koyun çömleği, aynı zamanda insanın doğadan ayrı rasyonel statüsünün, önce görünmezliğin, sonra yavaş ölümün simgesidir.
İçinde felsefe izleri taşıyan uzun romanları severim. Parfümün Dansı’nda ölümsüzlük, ahiret, yaşlanma, inanç, insanın ve dünyanın evrimi ve tabii ki parfüm ve parfüm üzerine çok tatmin edici zihinsel egzersizler var.
Robbins, Doğu mistisizminin üstün yönlerini Batı rasyonalitesinde bileyerek Oryantalist görüşlerin yanında yer aldı. Aşağıdan yukarıya, Doğu felsefesinin doğayla daha uyumlu olduğunu, yaratıcı cinsellikle süslendiğini, oturup hiçbir şey yapmamasını, sakin ve uyuşuk olmasını ve zevk araması gerektiğini hissediyorum, Batılı rasyonel modern insanlar ölümsüzlük, ölümsüzlük ve hatta mutluluk içindedir. yolda, doğudaki muadilleriyle rekabet etme şansı yok. Okuduktan sonra Descartes’a karşı Pan’ın tarafında olacağınızı düşünüyorum.
Umarım kitabı seversiniz. Herkese keyifli okumalar dilerim