featured
  1. Yazılar
  2. Blog
  3. Mürselin Kurt’un ‘Karanlıkta Körebe’ Romanı İncelemesi

Mürselin Kurt’un ‘Karanlıkta Körebe’ Romanı İncelemesi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mürselin Kurt: Yazar ve Eserleri

Mürselin Kurt: Yazar ve Eserleri

Mürselin KURT, 1967 yılında Muğla’da dünyaya gelmiştir. İş hayatı nedeniyle 1992 yılından beri Ankara’da yaşamaktadır. Yazarın ilk kitabı olan Adımdan Önce, Kasım 2013’te bloğumda tanıtılmıştır. Yazar, Akvaryumda Ölü Bir Balık adlı eserinin ardından, Karanlıkta Körebe adlı romanı ile okuyucularıyla buluşmuştur. Bu eser, kesinlikle okunmaya değer bir roman niteliğindedir.

Romanın baş karakterleri Gülce ve Gül, yazarın ilk romanı olan Adımdan Önce‘de tanıdığımız karakterlerdir. Muğla’nın bir köyünde, çiftçilik yapan bir ailede sevgisizlik ve baskı altında büyüyen iki kardeşin hikayesini anlatan Adımdan Önce, derin izler bırakmaktadır. Bu romanı okuduktan sonra, Mürselin Kurt’un bu eserin devamını yazmasını ummuştum; Karanlıkta Körebe, bu anlamda beni oldukça mutlu etti.

Karanlıkta Körebe, akıcı bir dille yazılmış ve bir solukta okunabilecek bir eser.

Romanın anlatımı, bazen eleştirel bir bakış açısıyla aktarılmakta ve bu durum eserin daha da ilgi çekici hale gelmesini sağlamaktadır.

Diğer yandan, Gülce’nin sevgisizlikle dolu bir yaşamdan kaçış ararken, iş ve özel hayatında yaptığı hatalardan dersler çıkararak kendini bulma çabası, romanın ana temasını oluşturuyor.

Gülce olmak zor, kadın olmak zor vesselam!

2014 yılında Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan roman, toplamda 240 sayfa uzunluğundadır. Bu eseri severek okuyacağınızı düşünüyorum…


Kitaptan Alıntılar:

Renk renk çuha çiçeklerinin açtığı bir mevsim, her yer yemyeşil. Rize’de otobüsten, nemli ve bulutlu bir günün sabahında indi Gülce. Ardından bir köy minibüsü ile Pazar’a, ablasının çalıştığı sağlık ocağına doğru yola koyuldu. Minibüsteki yolculardan birinin dediğine göre, aslında şehirlerarası otobüsle doğrudan Pazar’a gidilebilirmiş. İlk ilgisini çeken, köylü kadınlar oldu çünkü kendi köy minibüslerinde tedirgin, tutuktu kadınlar; sanki başkasına ait koltuklara şimdilik ilişivermiş gibi oturur, fısıltıyla sohbet ederlerdi. Kendi dünyalarını geveze amcaların dünyalarına karıştırmazlardı fakat bunlar öyle değildi; erkeklerle yüksek sesle konuşup şakalaşıyorlardı. Bir de Karadeniz kadınının ezildiğini söylerler, ama biz bundan böyle buna inanmayacağız. (s.68)

Çoğu zaman tutkunun başladığı anı kestirmek zordur; ancak kuşku her zaman kesin bir şekilde kendini belli eder. Aceleci bir bakış, farklı bir koku, beklenmedik bir söz, sesin ayrıksı bir tonu veya küçük bir dokunuş yeterlidir. Kuşku, insanın içine çok eskilerden yerleşip sinmiş olan bir virüs gibidir; zayıf bir anı yakalar ve ortaya çıkar. (s.104)

Kolaylık olsun diye her zamanki basit benzetmelerimizden birini kullanalım: Gülce o dönemde freni patlamış bir kamyon gibi kontrolünü kaybetmiş durumdaydı. Bir kez anlattıktan sonra sanki kumandası onun elinde olmayan bir kapak açıldı ve kendini dizginleyemedi. Artık, rastgele, samimi ya da uzak fark etmeksizin selam verdiği herkese nasıl berbat bir çocukluk geçirdiğine, babasının Erol Taş’ı aratmayan gaddarlığına dair acıklı hikayeler anlatmaya başlıyordu. Gözyaşları içinde tekrarlıyordu: Bizim evimiz hiçbir zaman yuva olmadı. (s.142-143)

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Mürselin Kurt’un ‘Karanlıkta Körebe’ Romanı İncelemesi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.