Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Diye başlıyor kitaba yazar. Daha ilk cümleden insanı içine çekiyor. Kör baykuş öyle bir hikayedir ki içindeki kasveti derinden yaşatır insana. Belki de bir insanın ölmeden önce okuyabileceği en karamsar kitap. Modern İran edebiyatının belki de en cesur romanı…
Yazarı, Paris’teki odasında gaz vanasını açıp “sadece ölüm yalan söylemez. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi ancak ölüm kurtarır” deyip hayatına son veren, Sadık Hidayet. Ölümden bu kadar bahseden birinin eceliyle ölmesi de şaşırtıcı olurdu..
Beceriksiz Karakter
Kitabın karakteri tam olarak bir beceriksiz. Duygusal olarak da bitik bir insan. Ruhen ve bedenen de hastalıklı. Kitap, başkarakterimizin bir kadını doğrayıp, bavula koyup, gömmesiyle başlıyor. Aşk acısı, yalnızlık ve ölüm vurgulanan ana konulardan. Yetişkinlerin arasında hala çocuk kalmış, hayatı boyunca hiç sevilmemiş ve aldatılmış bir başkarakter karşımıza çıkıyor. Kitabı okurken karaktere acıyabilirsiniz.
Kitap neyin hayal, neyin gerçek olduğu pek anlaşılmıyor. Olayların çoğunda, bu bir kabus mu? Hayal mi? Gerçek mi? Üçgeninde gidip geliyorsunuz. Bazı soru işaretleri kalıyor kafanızda. Kitabın neredeyse her satırı olumsuz cümlelerle dolu. Kitaptaki dram ve melankoli sizi de sarmıyor değil. Okudukça artık sizin de moraliniz düşüyor, bir ümit sonunda belki bir şey olur da adam mutlu olur derken sonu okuduğunuzda içinizde yarım kalmışlık duygusu beliriyor. Bu kadar depresif ve karamsar bir hikâyede nasıl bir son olacağını az çok tahmin edersiniz.
Kitapta belli başlı tekrarlar mevcut. Kimi zaman ‘tamam anladık insanlar ayaktakımı, tamam anladık 4 ay 2 gün geçmiş, tamam yaşlı adamın kahkahaları korkutucu’ diyorsunuz ama bu kadar tekrara rağmen sıkılmıyorsunuz. Aslında kitabın kasvetli havasını da bu tekrarlar sağlıyor. Yani karakter ne dediğini bilmiyor sürekli aynı şeyleri sayıklıyor diye düşünebilirsiniz, tadı da burada zaten…
Karakterin analizleri insanda sorgulama güdüsü yaratıyor. Kitabı bitirdikten sonra bu kitabı öneren arkadaşıma döndüm ve dedim ki “Dostum, bu adam tam bir mizantrop.” Yazarın bu kitabı nasıl bir ruh halinde yazdığını merak ettim ve hayatını biraz araştırdım. Yazarın intihar ettiğini öğrenince kitaba karşı ciddiyetim arttı, aynı zaman da içindeki cümlelere saygım da…
Tavsiyem
Benim tavsiyem, çocukların bu kitabı okumaması yönünde. Gerçi okusalar yüksek ihtimalle “Bu ne yaa” deyip başta bırakırlar ama olsun, olur da devam eden istisnalar olursa hele de kitabı anlayarak okuyan istisnalar, üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Ayrıca depresyonda falan da okumayın bu kitabı.
Okuyacak kişilere de tavsiyem, kitabı okuyunca derin bir nefes alın ve kendinize şunu telkin edin. “YAŞAMAK GÜZEL “
Sizi güzel yaşantılarınızla baş başa bırakıyorum. İyi okumalar.