Irvin D. Yalom: Varoluşçu Psikoterapinin Öncüsü

1931 doğumlu olan Rus kökenli Yahudi asıllı Amerikalı psikiyatrist, varoluşçu psikoterapist, yazar ve eğitimci Irvin D. Yalom, günümüzde hâlâ Stanford Üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olarak aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir.
Yalom’un 85 yaşına rağmen çalışma hayatını bu denli aktif bir şekilde devam ettirmesi beni derinden etkiledi. Ofisinin Silikon Vadisi’nde, Palo Alto’da bulunduğunu öğrenmek ise içimde bir heyecan uyandırdı. Kim bilir, belki de oğlumu ziyaret ettiğimde Yalom’un kapısını çalıp, kitabımı imzalatabilirim!
Hukuk eğitimi almasaydım, psikoloji okumayı tercih ederdim. Bu nedenle, psikoloji ile ilgili kitaplar okumaktan büyük keyif alıyorum ve okuduklarımdan faydalanmaya çalışıyorum. Atıfta bulunulan Marcus Aurelius’un “Düşünceler” kitabını merak ettim ve araştırıp okumak için not aldım.
Günübirlik Hayatlar adlı eserinde Yalom, psikoterapi seanslarından ve hastalarından edindiği deneyimleri okuyucularıyla paylaşıyor. On ayrı deneyim, öykü formatında sunulmuş. İçsel ve bazen de fiziksel yüklerden kurtulmak, yaşamı daha yaşanabilir hale getirmenin yollarını keşfetmek istiyorsanız, bu kitabı keyifle okuyabilirsiniz.
Kitap Pegasus Yayınları’ndan çıkmış ve toplamda 205 sayfa. Keyifli okumalar dilerim!
Kitaptan Alıntılar:
Seksen ikinci yaş günüm yaklaşırken, bu geniş evrende benim için de bir şeyler olup olmadığını sorgulamaya başladım. Hala yaşam dolu ve merakla doluydum, ancak tanıdığım ve sevdiğim birçok insanı kaybetmiş olmanın hüznü içimi kaplıyordu. Bazen kaybolan gençliğimin yasını tutuyordum; bazen de giderek zayıflayan iskeletim, gıcırdayan eklemlerim, zayıflayan göz ve kulaklarım dikkatimi dağıtıyordu. Yine de, her günün an be an battığını ve nihai karanlığa her geçen gün daha da yaklaştığımı biliyordum.
Düşünceler adlı eseri açtım, sayfalarını hızlıca taradım ve bana hitap eden bölümü buldum:
O halde, sana ait olan bu kısa zaman diliminde doğayla uyum içinde yaşa ve yolculuğunu memnuniyetle tamamla. Tıpkı olgunlaşan bir zeytinin, düşerken kendisini yaratan doğaya ve üzerinde büyüdüğü ağaca şükran duyması gibi. (s.199)



