Heinrich Böll: Nobel Ödüllü Alman Yazar
Heinrich Böll, İkinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde savaşmış, yaralanmış ve esir düşmüş, Nobel Ödüllü bir Alman yazardır. Böll, Alman ve Uluslararası PEN Derneği’nin başkanlığını yapmış bir edebiyat figürüdür.
Palyaço adlı eseri 1963 yılında yayımlandığında, Almanya’da büyük bir tartışma yaratmış; yazar, din karşıtı olmakla suçlanmıştır. Bu roman, 20. yüzyılın önde gelen klasiklerinden biri olarak kabul edilmektedir ve benim için beklediğimden çok daha etkileyici bir deneyim sundu.
Yazar, bu eseriyle din karşıtı olarak damgalanmış olsa da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında varlıklı bir ailenin palyaço olmayı seçen oğlu Hans Schnier’in toplumun dar kafalılığı, din ve ahlak kurallarının baskısı altında nasıl bir varoluş mücadelesi verdiğini ustaca anlatmıştır. Bu anlatım, okura derinlemesine bir perspektif sunmaktadır.
Boş kuralların saçmalığını okurken, günümüzde dayatılan normları ve değerleri sorgulama fırsatı bulacaksınız. Okuma konsantrasyonum iyi diyen okurlara duyurulur; edebi değeri olan, nitelikli bir roman okumak istiyorsanız, ‘Palyaço’ sizi bekliyor.
Bende Heinrich Böll’ün başka bir romanını daha okumayı umut ediyorum. Keyifli okumalar dilerim!
Kitaptan Alıntılar
Bence bu dünyada hiç kimse bir palyaçoyu anlamaz; bir palyaço bile öteki palyaçoyu anlamaz. Onların da arasında hep kıskançlık ve çekememezlik vardır. Her zaman olmasa bile Marie beni anlardı. Ona göre ben “yaratıcı insan” olduğum için kültüre daha çok ilgi duymalıydım. Fakat yanılıyordu. (s.97)
Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan’ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün. (s.138)
Kendimi daha iyi hissediyordum. Dizimin şişkinliği indi, ağrısı da azaldı. Baş ağrım ve melankolim ise devam ediyordu; onlar bana ölüm düşüncesi kadar yakındır. Ölüm, sanatçının hep yanındadır, iyi bir papazın dua kitabını koltuğunun altında taşıması gibi. Eğer ölürsem, başıma neler geleceğini de biliyorum. Ne yazık ki Schnier Aile Mezarlığı’na defnedileceğim. Annem ağlayacak ve beni anlamış tek insanın kendisi olduğunu söyleyecektir. (s.233)