74 yaşında aramızdan ayrılan Türkan Saylan, pek çok hastalık geçirmiş, on üç ay boyunca yüzükoyun yatmak zorunda kalmış, ilk hamileliğinde vereme yakalanmış, ikinci çocuğunun doğumunun ardından yine verem olmuş ve bütün bu acıları atlattıktan sonra kanser olmuştu.
Bir yandan bunca acıyla boğuşurken bir yanda da insan için, insanlık için çırpınıp durmuştu. Kanserle mücadelesi ise pek çok insana örnek olmuştu ve hâlâ olmaya devam ediyor. Saylan, şu kısacık ömrü boşa geçirmemiş, anlamlı bir hayat yaşamıştı.
[geo-post target=”true” id=”7741″ label=”Önerilen Yazı”]
Saylan’ın cüzzamla savaşı 1976’da bir “cilt uzmanı” olarak başladı. 74 yıllık yaşamı boyunca mücadelesini sürdürmüş ve cüzzamla mücadelesini birçok başarıyla sürdürmüştür. Cüzzam‘a Karşı Dernek ve Vakfın kurucusu olarak tarihe geçer. Bu alandaki çalışmaları Türkiye ile sınırlı kalmamış, tüm dünyaya yardım eli uzatmıştır.
Uluslararası Lepra Derneği’nin kurulmasına yardım etti ve Dünya Sağlık Örgütü’ne hastalık hakkında tavsiyelerde bulundu. Yaşadığımız topraklardan cüzamı kovan Saylan, eşsiz çabalarından dolayı 1986 yılında Gandhi Ödülü’nü aldı. Ayşe Kulin’in Ceran’la ilgili kitabında dediği gibi “özel bir insandı, insanlığa adanmıştı” ve bu yolda “yalnız ve yalnızdı“. Prestijli tıp dergisi The Lancet’te Prof. Dr. Türkan Saylan‘ın ölümünün ardından yayınlanan ilanlarda övgü dolu sözler yer aldı. Türkiye’deki değişimini düşündüğümüzde Türkan Hoca bu övgüleri hak ediyor.
Türkan Saylan’ın en büyük girişimi “Cüzzamla Savaş Derneği”
Türkiye’de cüzzamın kontrol altına alınması için en büyük girişimi ise, 1976’da Türkan Saylan ve arkadaşları tarafından kurulan “Cüzzamla Savaş Derneği” olarak kabul ediliyor.
Türkan Saylan, henüz tıp fakültesi öğrencisiyken Bakırköy’de cüzzam hastalarının yaşadıkları zor durumu görüp çok etkilenmiş. Mezun olduktan sonra cüzzam hastalarını iyileştirip topluma geri kazandırmayı kafasına koymuştu.