çizgilere basmamak
  1. Yazılar
  2. Hikaye
  3. Çizgilere Basmamak

Çizgilere Basmamak

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

-Aşk mı o da ne amaan basit insan zırvalıkları işte. Aşkmış peh!

-Neyse neyse başlama yine felsefeye de anlat neden peşindesin sen bu kızın?

-Ben kimsenin peşinde değilim abi ya vallahi neden inanmıyorsunuz? Ben her zamanki gibi eve gidiyordum. Her zaman kullandığım yolu kullanıyordum. Bugün aynı yolun, aynı kaldırımın, aynı taşlarında çizgilere basmadan yürümeye çalışırken burnuma bir bahçenin önünden geçiyormuşum gibi bir koku geldi. Etrafıma şöyle bir baktım hiçbir şey yok. Üstüne afiyet abi kafayı üşüttüm diye düşündüm. Ne zamandır da açtım herhalde başıma vurdu dedim. Bunları düşünürken çizgilerden birine bastım. Oyunum bozuldu. Geri dönüp kaldırımın başından tekrar yürüyeceğim dedim. Aşağı indikçe baktım koku gittikçe bana yaklaşıyor ya da ben ona yaklaşıyorum emin değilim. Neyse. Kaldırımın başına hani dedim ya oyunum bozuldu o yüzden aşağı indim o açıdan başıı…

-Oğlum uzatma lan ne işin vardı o kızın peşinde diyorum. Lan bak çıldırtma beni vallahi yazık mazık dinlemem ağız burun dalarım sana.

-Aman abi anlatıyorum işte. Vallahi her şey bu şekilde başladı devamını anlatacağım işte. İşte ben aşağı indim. Baktım işte koku daha çok geliyor. Çiçek kokusu gibi. Sanki yemyeşil bir bahçe içinde bin bir türlü çiçek var. Ama en çok hanımeli var. Evet evet işte işte hanımeli kokuyordu. Kaldırımdan yukarı doğru çıkarken neden duymamıştım bu kokuyu acaba?

-Uzatma lan..

-Tamam abi işte kokuyu biraz daha içime çektim. Biraz daha orda bekledim. Baktım uzun boylu kahverengi saçlı balık etli yani etine dolgun bir kadın bir bahçeye giriyor. Ben de peşinden gittim. Valla abi ben kokuyu duyunca gittim. Kötü bir niyetim yoktu abi. Kadını da bir daha görmedim.

-Yalan söyleme lan ne demeye her gün geliyorsun bahçenin önüne o zaman.?

-Abi ben aynı bahçe olduğunun farkında değilim ki. Her seferinde oradan ilk defa geçiyormuş, o kaldırımda o çizgilere basmadan ilk defa yürüyormuş, çizgilere basma oyunum ilk defa bozuluyormuş, kokuyu ilk defa duyuyormuşum gibi yürüyorum. Valla abi farkında değilim abi vallahi. Bilsem ben rahatsız eder miyim sizin gibi muhteremleri.

çizgilere basmamak
çizgilere basmamak

-Bak oğlum, bak koçum ben seni bu seferlik bağışlıyorum ama bak bir daha seni o evin o bahçenin etrafında görmeyeceğim. Bir daha o kızın yanında yamacında görmeyeceğim seni.

-Abi vallahi ben kimsenin yanında yamacında değilim vallahi abi. Ben evime gidiyorum. Evimi arıyorum abi vallahi. Başka bir derdim yok benim abi. Rahatsız ettiysem sizi abi özür diliyorum. Kusura bakma abiii…

-Uzatma lan tamam. Şimdi defol bir daha seni buralarda görmeyeceğim.

-Tamam abi baş üstüne tamam abi.

-Hadi defol.

Ohh çok şükür bu seferlik de yırttık. “Ulan Hüsamettin bir ayak üstünde kırk yalan söyledin.” Önce can sonra canan demişler ne yapayım. Her şeyi söyleyeyim de döve döve öldürsünler mi beni. Bu sefer de kaçabildik elinden çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde… Neyse. “Lan oğlum Hüsamettin işin iş değil ama neyse.” Ne yapalım lan bizim de başka işimiz yok ki. Ancak böyle hayatımıza anlam katıyoruz. “Ee hadi bunu hallettin ya diğerleri. Oğlum her önünden geçtiğin bahçeden güzel koku geliyor diye diye duruyorsun. Oradan çıkan en çirkin kadına güzel deyip seyre dalıyorsun. Al bir bahçenin sahiplerinden yırttın ya diğerleri peşine düşerse.” Off ne çok konuştun lan. Hep bir karamsarlık hep bir melankoli. Vallahi içimden gelen ses olmasan seni şuracıkta boğazlayacağım. “Tamam lan tamam. Ne halt ediyorsan et. Ben karışmıyorum. Sonuçta dayak yediğinde bana bir şey olmuyor. Bütün acıyı bedenin çekiyor.” Lan çeksin ulan çeksin sana ne. Sen sus. Ben neyi neden yaptığımı iyi biliyorum. Sen de biliyorsun ama işte işine gelmiyor. İlla konuşman gerekiyor ya rahat edemiyorsun. Neyse hele kalk kalk daha lale mahallesindeki bahçenin önüne gideceğiz. “Lan oğlum biliyorum neyi neden yaptığını biliyorum o yüzden yeter diyorum. Ama neyse hadi gidelim. Sanki gitmeyelim desem gitmeyeceğiz.” Ha şöyle ya söz dinle biraz. Gidelim çizgilere basma ha sonra geri dönmek zorunda kalıyoruz. Yine ruh beden şeyisine girme çünkü bedenim yorulunca ruhumun da gözleri kapanıyor yavaş yavaş. “Tamam lan tamam dikkat ederiz. ” İyi kalk. Gönlün kalmasın diye yanından geçtiğimiz insanlara laf atacağız. Bu da senin en sevdiğin oyun. “Sahi mi diyon lan. Lan büyük insansın. Bazen çok saf salak olduğun, senden kurtulmak istediğim de doğru ama vallahi senden başkası da beni mutlu edemezdi.” Tamam lan şımarma.

Hadi gidelim hava da çok güzel lan. Şu cıvıl cıvıl kuş seslerini duyuyor musun? Ağğ ulan şu dünyayı çekilir yapıyorlar onların suçu bu halde olmam. Onlar bu kadar güzel olmasaydı bana huzur fısıldamasalardı ben böyle delirmezdim. “Yok lan sen delirmedin hakkaten çok güzeller insanlar bakıyor ama görmüyorlar.” Ben de anlatıyorum ama anlamıyorlar. Hepsi salak ya bana inanmıyorlar. “Takma kafana ben anlıyorum seni.” Biliyorum arada gıcıklığın tutuyor, katlanılmaz oluyorsun ama ben seni çok seviyorum. “Allah razı olsun.” Bak bak şu koca göbekli adama laf atacağız şimdi yanına gidelim bak ona ne soracağım.

-Bey amca bir şey sorabilir miyim?

-Sor evladım.

-Bey amca yemeğim kuyuya düştü de onu çıkarmama yardım eder misin?

-Ne kuyusu evladım?

-Senin koca göbeğinin kuyusu hahahaha

-Ulan ben senin…

Kaç ulan kaç hahahaha. “Lan Hüsamettin Allah canını almasın. Sen de olmasan patlayacağız sıkıntıdan.” Tabi lan eğlenmeyeceğiz de ne edeceğiz. Bak şimdi gördün mü lafa daldık insanlara sataştık çizgilere basmama oyunumuz bozuldu. Geri de dönemeyiz bay göbek bizi katır kutur yer. Buradan devam edeceğiz mecburen. Ağğ bee ekmek almayı unuttum. İlerde var mıydı fırın? “Vardı vardı oradan alırız.” İyi madem oradan hallederiz. Çizgilere basma. Bak bak bak şu bıyıklarını bura bura yürüyen adama bak. Ayy sevimsiz. Bir tiksiniyorum bir tiksiniyorum şu tiplerden sorma gitsin. “Ben de lan itici herif, kasıntı.” Gel gel sıra bunda hahah.

-Ooo paşam hoş gelmişsiniz, safalar getirmişsiniz.

-Ne diyorsun lan sen?

-Paşam ülkeyi size nasıl sunalım? Altın tepside anahtarını mı getirelim nasıl yapalım.

-Ne diyorsun lan sen çıldırtma beni.

-Ayy çok çok affedersiniz siz böyle bıyığınızı bura bura kasıla kasıla yürüyünce ben sizi Osmanlı paşası zannettim. Çok çok affedersiniz. İyi günler efendim.

-Ulan ben senin…

Hahahaha pislik herif. Kıl oluyorum ulan böylelerine. Neyse dayağımızı yemeden kaçabildik şükür. Hah bak geldik lale mahallesine. Bir şey unutmadık mı acaba? “Ekmek alacaktık ya bak yine unuttuk.” Tabi ya nasıl unuturuz. Neyse şu mahalledeki işimizi bir halledelim alır gideriz eve. Eveet bahçenin önüne gedik sonunda. Bak bak bak şu güzelliğe bak nasıl da güzel suluyor bahçeyi. “Ulan Hüsamettin orda güzel olan tek bir şey varsa o da bahçedeki ağaçlar, çiçekler. Kör müsün oğlum. Yahu anlamıyorum nerenle bakıyorsun sen bu kadına.” Sus ulan sen karışma. Çok güzel kadın işte. Şundaki çekingenliğe, tevazua, iyimserliğe, yüce gönüllülüğe baksana. “Ulan oğlum bu söylediklerini ben neden göremiyorum nerde lan bu anlattıkların. Alnında mı yazıyor gözlerinden mi dökülüyor.” Hareketlerinden ulan hareketlerinden etrafına kısa kaçamak bakışlar atmasından, çiçekleriyle konuşmasından, biriyle konuşurken gözlerinin içine bakmasından. Tabi sen bakınca kemerli bir burun, esmer bir ten, pek inci gibi olmayan dişler görüyorsun. O yüzden böyle kabasın, o yüzden bu yalnızlığın. “Ulan seni gören duyan da zannedecek ki etrafın insan kaynıyor. Sen yalnız olduğun için ben de yalnızım. Otuz yaşına geldin hala bulamadın eşimi beceriksiz.” Oğlum ben kimseyi kendi yoksulluğumla yoksul etmek istemiyorum. Kimse ezilsin, parçalansın istemiyorum. Bak şu güzelim kız alışmış bir bahçe şatafatına, güzelliğine ben ona öyle bir bahçe veremem. Ben yalnız da değilim ayrıca. Sen varsın. Sen beni kızdırıyorsun falan ama benim senden başka kimsem yok. Neyse konuşturma beni kızı izliyorum. Bahçeden sebze topluyor, nasıl da dikkatli kıracakmış gibi özenle alıyor bak bak. Ahhh ahhh be gülüm seni yalnız koymamak vardı da neyse. Kara bahtım utansın. “Hüsamettin camda biri var bahçe duvarına tutun, dinleniyormuş gibi yap.” Harbi mi lan tamam bir dakika. Lan şu hanımeli kokusunu alıyor musun başımı döndürüyor. “Lan bırak hanımelini yavaş yavaş topukla şuradan bugünkü yalan kotamızı doldurduk. İlerle ilerle!” Tamam çizgilere basmadan yavaş yavaş yürüyorum baksana çaktırmadan kimse var mı evin penceresinde? “Yok yok kimse yok şimdi rahatla. Gidelim evimize, atalım kendimizi koltuğumuza yeter bugünlük maceramız.” Tamam gidelim ama önce ekmek alalım. Şurada bir fırın var. Yüz metre ilerde gidip ekmeğimizi alalım. Marketten de peynir zeytin gibi bir şeyler alsak ya iyice hissettim açlığımı. “Olur olur alırız.”.

-Abi bir ekmek verir misin?

-Tabii hemen. Buyrun

-Teşekkür ederim.

Şu ekmeğin kokusu da var ya hiçbir şeye benzemiyor. Bir bu bir de hanımeli kokusu.. Sanırsın cennetten çıkma. “Al başladı yine” Tamam lan tamam başlamadım bir şeye hadi şu markete girelim peynir zeytin alalım. Annem de acıkmıştır şimdi değil mi? Ona da yetecek kadar alalım. Şuradan dönelim ilerde zaten market. Girelim içeri. Şu peynirin falan olduğu bir reyon var mı ya? Ha varmış tamam tamam burada. Ohh yalnız serinledik hee . İçerisi güzel bütün gün dolaşıp durduk oradan oraya susadığımı serinliğe gelince fark ettim. Annem için de su alalım mı ya da tamam tamam orda vardır su. Bizim için bir pet şişe su alalım. Pert olduk. Peyniri aldım da zeytin nerde bir dolaşalım şurayı. Burada pasta yemek malzemeleri var bu değil dön şuradan. Burası da değil oyuncak neym var burada. Haa bak bak buldum şurada. Alalım bakalım. Kasaya gitmemiz lazım şimdi. Su aldık mı tamam almışız. Geçelim bakalım. Kasada bir iki kişi var iyi iyi sıra yok.

-On lira elli kuruş.

-Buyurun.

Oh bunu da hallettik. Hadi anneme gidelim özlemiştir bizi. Hanımeli de alalım. O da çok sever. Çizgilere basma haa. Oyunumuz bozulmasın. Hadi bakalım. Anneme yüz metre uzakta bir yerde çiçekçi vardı. Oradan alırız. Hadi bakalım. Çizgilere basma basma diyorum hiç merak etmiyorsun da neden böyle dediğimi. “Biliyorum Hüsamettin farkındaysan ben senin iç sesinim” Haa pardon valla bazen kanlı canlı bir insanmışsın gibi hissediyorum. Hiç bilmiyormuşsun gibi anlatasım geliyor. Annemi özledim hee. Sabah erkenden ayrıldım yanından bu saat oldu hala gitmedim onu görmeye. Onunla dertleşmeye ihtiyacım var. Başımı onun dizine koymalı ve anlatmalıyım. Senin bildiğin, benim bildiğim, annemin bildiği her şeyi tekrar tekrar anlatmalıyım. Göğsümün üstünde kocaman bir taş bu. Yıllardır hep aynı yerde aynı hissettiriyor. Off amaan neredeyse duygulanacağım nerden geliyor böyle şeyler dilime. Unutalım gitsin anneme hanımeli alalım.

-İyi günler bir demet hanımeli alabilir miyim?

-Tabii hemen hazırlıyorum. Birkaç dakikanızı rica ediyorum.

-Tabi tabi.

Nasıl da güzel buralar baksana mis gibi de kokuyor. Bu kadar güzel kokan bir şey cansız olamaz değil mi? Baksana ya sanırsın cennetten bir köşe. Fark ettin mi bu aralar hep aynı benzetmeyi yapıyorum hayırdır inşallah.

-Buyrun efendim.

-Çok teşekkür ederim. Borcum ne kadar.

-On beş lira.

-Buyrun.

-Teşekkür ederim efendim iyi günler

-İyi günler.

Annem çok sevinecek bunları görünce. Yaa özledim onu birkaç saatte görüyor musun? Ne oldu sen neden bu kadar sessizsin. “Ne diyeyim oğlum konuşuyorum sus diyorsun, susuyorum neden sustun diyorsun.” Lan oğlum ben sana öyle diyorum da sen neden dinliyorsun ben? Sen olmasan ben tek başıma ne yapardım. Sen konuş konuş hiç susma bakma lan bana. “İyi peki anneni görelim de yol boyunca susmam bu sefer ne diyeceksin bakalım”. Derim ben bir şeyler sen bakma bana. Annem demişken bak geldik işte. Annem hoş bulduk. Nasılsın bakalım. Bak sana ne aldım en sevdiğin çiçek hanımeli. Beğendin mi? Beğeneceğini biliyordum. Aman anne ne olacak içimden geldi. Sevinirsin diye düşündüm. Sen mutlu ol yeter bana. Bak birlikte bir şeyler yeriz diye yiyecek birkaç şey aldım. Dur açayım şuraya koyayım yiyelim. Yok annem ya ne zahmeti hallederim hemen. Mermer de buz gibi üşüyor musun annem. Üstüne bir şey atayım mı? Tamam ama üşürsen söyle üstünü örteyim. Doyarız bunlarla annem daha fazlası nemize gerek. Sen ne yaptın bugün nasıl geçti? Bak toprağında yaban otları boy atmış. Ama sen o kadar yüce gönüllüsün ki onları da güzel görüyorsun onları da seviyorsun. Ben de senin gibi yapıyorum anne biliyor musun? Herkesin, kendi iç sesimin bile çirkin dediği insanları seviyorum, onları sevgimle güzelleştiriyorum. ‘Her canlı sevilmeyi hak eder.’ diyordun ya ben de senin söylediklerini yapıyorum. Sen diyordun ya ‘Sevginle güzelleşir her şey.’ diye ben de bunu yapıyorum. Herkesi, her şeyi seviyorum ve güzelleşiyor. Hayır anne evimin evimizin bahçesine hiç dokunmadım. Bıraktığın gibi. Polis abilerin çizdiği çizgi de duruyor biliyor musun? Basmamaya çalışıyorum o çizgiye. Seni benden koparan o çizgiye basamıyorum. Aslında anne biliyor musun hiçbir çizgiye basmıyorum artık. Sanki sana basıyor, seni eziyormuşum gibi. Hiç ama hiç basmıyorum, bastığım zaman da bütün yolu başa alıyorum tekrar yürüyorum biliyor musun? Valla bak yemin ederim. Bugün yine hanımeli kokan bir bahçenin önünde sana benzeyen bir kadına baktım durdum. O kadar güzeldi ki anlatamam. Yok be anne seninle tanıştıramam. Ben onları uzaktan sevip güzelleştiriyorum o kadar. Ah anne unutuyordum az kalsın. Toprağına su dökmem gerekiyor. Bir dakika su alıp geleyim. Anne sen de özledin mi beni? Valla ben birkaç saat senden uzak kalınca özlüyorum. Bazen gece evde korkuyla uyanıyorum. Gülme anne evet otuz yaşındayım ama hala korkuyorum bazı geceler. İşte böyle zamanlarda polis amcaların senin yerde yatan bedenine çizdikleri çizgilerin yanına kıvrılıyorum. Sanki senin yanına uzanmışım gibi. Valla annem bana seni hatırlatan her şey iyi geliyor. Hanımelleri de herkesin çirkin dediği kadınlar da. Babam seni sen çirkin olduğun için öldürmüştü. Ben çirkin kadınları severek yaşatıyorum. Gerçi onların bundan haberi yok ama gizli gizli kendilerine bakan birinin varlığını hissettiklerinde nasıl mutlu oluyorlar anlatamam. Bu yüzden evlenmek de istemiyorum anne. Tek bir insanı mutlu etmeye odaklanmak istemiyorum. Bir sürü insanı mutlu etmek istiyorum. Belki böylece sana biraz daha yaklaşmış olurum anne ha ne dersin.? Bence de amaan anne öyle böyle hayat akıyor işte birine bağlanmaya ne hacet. Bak iç sesim de burada o beni hiç yalnız bırakmıyor. Bana çok iyi bakıyor. Sen tabi daha farklıydın ama o da sağ olsun hep yanımda. İyiyim yani. Toprağındaki otları sökmeyeceğim anne. Sen onları da güzelleştiriyorsun çünkü. Şimdi gitmem gerek anne. Ev biraz karışık bir düzene sokmam lazım. Bir de çizgilere basmamaya çalışıyorum. Öyle olunca gece geç eve gidiyorum. Çok geç olunca senin yerdeki resminin yanına kıvrılıp uyuyakalıyorum. O yüzden kalkmalıyım. Yarın erkenden geleceğim anne. O zamana kadar kendine çok iyi bak. Seni çok seviyorum anne. Beni sevdiğin bana sevgiyi öğrettiğin için teşekkür ederim anne.

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Çizgilere Basmamak
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.