Bir kasaba var içimde,
Yağmuru bol, güneşi az,
Kerpiç evlerinde ocaklar,
Geceleri alevlerin şavkı pencerelerde,
Şavkta örgü ören kadınlar,
Daracık, taş döşeli sokaklarında.
Bir kız, elinde fenerle,
Perdenin ardından izlerim,
Yürür hızlı hızlı, sessizce.
Açık seçik göremem güzelliğini,
Ancak gözleri boncuk boncuk,
Her halinden belli, dünyalar güzeli.
Gün erken başlar kasabada.
Gün boyu onu arar gözlerim.
Uzaktan görsem tanırım tüylü paltosundan.
Güneş bana doğar onunla.
Hulâsa,dileğim seninle,
Bir tren garında buluşalım.
Trenin ve insanların uğultusunda,
Sıkı sıkı sarılalım,
O büyük hengamede,
Kimse görmüyormuşçasına,
Bir yığın göz arasında.
Mahçupça kızarsın üşümüş yanakların.
Heyecandan titresin donan ellerim.
Ne âlâ bir heyecan…
Bavulunu ben kavrayayım,
Kolumu sen kavra.
Belini ben kavrayayım,
Solumu sen kavra.
Soluğumun ritmi değişsin,
Sesinin tonu incelsin,
Susup susup konuşalım,
Aynı anda söze girelim mesela.
Ve sonra gülüşelim.
Karşılıklı oturalım önce,
Kahvaltı için en köşede.
Birbirimizi süzelim,
Sanki hiç bakmıyormuşçasına,
Üşümen geçmesin ama,
Isınalım yan yana sonra.
Hissedeyim kokunda cenneti,
Güneşi hissedeyim sıcaklığında.
Başlasın her şey,
Bir tren garında.