Yekta Kopan’ın öykülerini okumayı gerçekten çok seviyorum. Daha önce sizlerle “Aile Çay Bahçesi” adlı öyküsünü Aralık 2013’te, “Bir De Baktım Yoksun” adlı eserini ise bu ay içinde paylaşmıştım.
Sade ve akıcı anlatımı, öykülerin yaşamımızdan kesitler sunmasına rağmen sıradanlıktan uzak olması, bu eserleri benim için özel kılıyor.
“Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri”, 2001 yılında yayımlanmış ve yazarın 2002 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazandığı bir kitap. Elimdeki, 2006 yılında yapılan 4. baskı. Toplamda 152 sayfa ve içinde on adet öykü barındırıyor. Öykülerin isimleri ise şöyle:
- Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri,
- Düş Eş,
- Rakı, Su ve Buz,
- Maskeli Süvari,
- Oyun Evi,
- Elma Ağacındaki Cadı,
- Çıkış Noktası,
- Mevsim Normalleri,
- Köprüden Görünüş,
- Yayımlanmamış Bir Söyleşi.
Son zamanlarda üst üste öykü kitapları okuyorum; bu durumu sizlere de tavsiye ederim. Bir öykünün yoğunluğunu hissederken, yeni bir öyküyle farklı bir dünyanın kapılarını aralıyorsunuz. Bu da oldukça keyifli bir deneyim sunuyor.
Şu anda ne okuyacağıma henüz karar vermedim. Genellikle hazırladığım listelere ve sıraladığım kitaplara uymak yerine, ruh halime göre tercih yapıyorum!
“Her kitabın bir okunma zamanı vardır…”
Keyifli okumalar!
Kitaptan Alıntılar:
Yıllar önce defterime yazdığım bir söz geliyor aklıma: “Sevmenin en zor yanı sevilmek…” Ne kadar da yanıldığımın farkındayım; sevmenin en zor yanının, kendini bir kenara koyup, sevildiğini görebilmek olduğunu anlamak için yalnızlığımı kendime defalarca tarif etmem gerekiyormuş. Artık bir aşkı yaşatamadığımın ve yazarak yeniden kazanamayacağımın bilincindeyim. (Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri adlı öyküden, s.24)
Grundig amcamın en değerli eşyasıydı. Bu kocaman müzik dolabı, evdeki diğer eşyalarla kıyaslandığında çok özel bir yere sahipti. Her şeyden önce onun bir adı vardı: Grundig. Diğer eşyalar gibi sessiz ve kendi halinde bir eşya değildi; evin, amcamın, misafirlerin ve belki de en çok benim neşe kaynağımdı. (Maskeli Süvari adlı öyküden, s.58)
Önce büyük bir gürültü oldu. Çalışma masamın üzerindeki kahve fincanı titremeye başladığında, yüreğimin göğüs kafesimi delip dışarı çıkmak istediğini hissettim. Aniden bilgisayarımın ekranı kararıverdi; yerimden kalkmaya çalıştım ama başım döndü ve sendeledim. Tam o sırada Nalan’ın çığlığını duydum. (Çıkış Noktası adlı öyküden, s.105)