20 Kasım 1901’de Selanik’te gözlerini açtı. Ailesi 40 gün için bir yaş büyük gözükmemesi için bu tarih 15 Ocak 1902’ye anılmış. Babası Hikmet Bey, bir çok ilde valilik yapmış olan Nazım Paşa’nın oğludur. Annesi Celile Hanım, ilk kadın ressamlarımız arasında anılan kültürlü bir kadındır.
Nazım, ilk eğitimini annesi ve şiir toplantıları düzenleyen, şair olan büyük babası Nazım paşadan alır. Henüz on yaşında Nazım da ilk şiirini yazacaktır. Ortaöğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde alır. 1915’de Bahariye mektebine girer. 1918 yılında ilk defa bir dergide şiiri yayınlanır. Bu bir aşk şiiridir…
HALA SERVİLERDE AĞLIYORLAR MI?
Bir inilti duydum serviliklerde
Dedim: Burada da ağlayan var mı?
Yoksa tek başına bu kuytu yerde,
Eski bir sevgiyi anan rüzgâr mı?
Gözlere inerken siyah örtüler,
Umardım ki artık ölenler güler,
Yoksa hayatında sevmiş ölüler,
Hala servilerde ağlıyorlar mı?
Mezuniyetine 3 ay kala bir rahatsızlık geçiren Nazım, Bahariye’den ayrılır. Bir grup arkadaşıyla birlikte Anadolu’ya gider.
Çeşitli dergi ve gazeteler de şiirleri yayınlanır. Kitapları çıkar. Siyasal ve entelektüel hayatta aktif bir rol üstlenir Nazım. Şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır. Ama sık sık gözaltına alınmaktan kurtulamaz. Kimi çevrelerce düzmece davalarla hayatının on yedi yılını hapishanelerde geçirir. 1950 yılında çıkarılan Genel Af yasasıyla birlikte serbest kalır. Hakkında çıkan komplolar nedeniyle yurtdışına çıkar. Ve ölene dek memleketine, yurduna, sevenlerine hasret şiirler yazacağı o yıllar başlar.
Bu dönemde Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçilir. Cezaevi yıllarından kalan hastalık onun peşini bırakmaz. 3 Haziran 1963 yılı sabahı Moskova’daki evinde hayata veda eder…
” …yazılarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak”
dediği şiirleri ölümünden sonra basılır ülkede…