Yeni Kitap Tanıtımı: Karanlığı Söndür Baba
Sevgili okurlar, sizlere Mart 2014 tarihinde yayımlanan, duygu dolu ve etkileyici bir kitap tanıtmak istiyorum.
Karanlığı Söndür Baba, anı ve öykülerden oluşan sıcacık bir eser. Bu kitap, yazar Güner KUTLUK’un yaşamından kesitleri sunarken, okuyucunun kalbine dokunmayı başarıyor. 1956 yılında Konya’nın Ilgın ilçesinde dünyaya gelen KUTLUK, eğitimci ve hukukçu olarak hayatını sürdürmekte. Onun anı-öykülerini okurken, içimizden biriyle karşılaşıyor gibi hissedecek, yaşamın zorluklarına karşı cesaretle mücadele eden bir bireyin hikayesine tanıklık edeceksiniz.
Kitap, okuyucusunu hem düşündürtecek hem de tebessüm ettirecek öykülerle dolu. Yazarın insan sevgisi ve kendi doğrularına ulaşma çabası, sayfalarda adeta can buluyor. Özellikle 12 Eylül 1980 dönemi öncesi ve sonrası öğrenci olanlar için bazı öyküler oldukça tanıdık gelecek.
Kitapta Yer Alan Bazı Anı-Öykü Başlıkları:
- Ulaşılmaz Babalar
- İzler
- Orlon Dantel Masa Örtüsü
- Ilgın’da Halkevleri
- Kürtün Günleri
- Dağ Olmak
- Karanlığı Söndür Baba
Baygenç Ajans Yayınları tarafından yayımlanan bu eser, toplamda 160 sayfa. Akıcı ve sade bir dille kaleme alınmış anılar, zaman zaman şiirlerle de zenginleştirilmiş. Okurken keyif alacağınız bir yolculuğa çıkacaksınız.
Kitaptan Alıntılar:
Gezdiğim köylerde kimsenin fiyatlar hakkında bir fikri yoktu, fiyatı vicdanım belirliyordu. Para çok tatlı, kazanmak çok güzeldi… Hele bir de harman sonuna veresiye verebilsem, ya da anlayıp buğdayla, arpayla değişebilsem… Kazancımın haddi hesabı olmayacaktı. Ama ben bu değişime cesaret edemiyordum. (s.66 Orlon Dantel Masa Örtüsü‘nden.)
Göbeğim gurbette kesilmiş, bir gurbetten başka gurbete geçiyor ömrüm; hep bir muhacirlik tutkusu. Hiçbir yere gidemezsem, içim göçer bir yerlere… Hep gurbette olurum. Bir ney gibi ayrıldığım vatan özlemiyle feryat eder dururum. Tuhaf, artık Ilgın’a, Konya’ya, İstanbul’a da yabancıyım. Feryadım neye bilmiyorum… (s.97 Kürtün Günleri‘nden)
Bildiğim dağlarda hiç yalnız olmadım… Zor olan kentlerde yalnız olmak, kentlerde ötekileştirilmek… Şimdi, bilmediğim bir dağda, bilmediğim yollardayım… Yalnızım… Kendime söyleyemesem de, bana isyan edip, kendi dağına çıkan yüreğimin isyanını bastırmak derdindeyim…
Herkesle yalnızsam kendimle doluyum,
Cıvıl cıvıl yüreğim,
Akortlayamıyorsam kimseye gönül telimi,
Solo çeker kafam, Söyler yüreğim…
Ah! Şu benim yalnız yüreğim. Muhacir yüreğim, kendine söyleyip, kendine dinletemeyen yüreğim… Beni, olur olmaz dağlara çıkaran yüreğim, sözüm geçmez sana… Sana akıl kar eylemez… (s.108-109 Dağ Olmak‘tan)