featured

Kadın’ın Batı’daki Tarihi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Batı’nın; geçmişi de bugünü de kadın meselesiyle ilgili problemlerle ve facialarla dolu olduğu için kadına bir günlüğüne değer verme anlayışı hep Batı kültürünün imalatıdır. Anneler Günü, Sevgililer Günü gibi. Bizim böyle bir derdimiz yok ki. Bizim için kadın, anne, eş, sevgili her gün değerlidir. Her gün hatırlanmalıdır, gönülleri alınmalıdır ve çok sevilmelidir.

Sanki kadınlar erkeklerden aşağıda bir varlıkmış gibi kadınlar günü, anneler günü diye Batı’nın uydurduğu günler var. Maalesef bizde de bir Batı hayranlığı mevcut olduğu için ülkemizde de bugünler doyasıya kutlanmaktadır. Çevremizde, ailemizde hep bugünlerde kadına değer verilir, çiçekler alınır, yemeğe çıkarılır, Kapitalist dünyanın bütün gerekleri bugünlerde yerine getirilir.

Oysa İslam inancında; Ayet-i Kerimelerde ve hadislerde kadınların önemi, onların hakları zaten mevcuttur. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü Cahiliye döneminde doğan İslamiyet kadını o mezardan alıp Cenneti ayakları altına seren dinin adıdır.

Hristiyanlar ve Yahudiler kendilerine gönderilen kutsal kitapları değiştirdiler. Kafalarına göre eklemeler ve çıkarmalar yaptılar. Kutsal kitapların hiç birisi kadını kötü bir varlık olarak göstermez. Ancak insanlar tarafından değiştirilen bölümlerde bütün kötülükler tek başına kadına yüklendi. Kadın; hilekâr, düzenbaz, kurnaz, fesatçı, kibirli, şehvet düşkünü, kavgacı olarak görüldü  ve gösterildi. Değiştirilen Yahudilikte birçok ibadete katılamayan kadınların ve kız çocuklarının ilim tahsiline ve özellikle de dini  ilimleri öğrenmelerine de izin verilmemiştir. Değiştirilen Hıristiyanlıktaki din adamlarına göre kadın; erkeği baştan çıkaran, karşı cinsini günaha çağıran, pis, uzak durulması gereken bir şeytan oyuncağıdır. İşte bu şekilde kadının  kendisi pis bir varlık olarak görüldüğü için ruhban sınıfı bekârlığı en ideal bir hayat tarzı olarak benimsedi.

kadinin yeri
Yakılan Kadınlar…

Hazret-i Havva’dan itibaren güya bütün insanlığı aslî günaha bulayan, kadındı! Öyle ki Katolik kiliselerinde yapılan evlenme törenlerinde okunan duada: “Günahla düşmüşüm annemin karnına, günah işlemiş annem bana gebe kalırken.” ifadeleri hâlâ tekrarlanmaktadır. Kadına, evliliğe ve aileye bakış böyle olunca, Hristiyanlıkta aile bir suç müessesesi, evlilik ise bir kusur gibi görüldü. Erkek ve kadının evlenmeyip manastıra kapanması, rahip-rahibe olması övüldü. Bu fıtrata aykırı anlayışlar; zinaya, ahlâksızlığa, eşcinselliğe ve fuhşa yol açtı. Ortaçağ Hristiyan dünyasında kadın ve evlilik öylesine tahkir edildi ki  kadının ruhunun olup olmadığı tartışıldı.

12. asırdan itibaren Batı’da pek çok kadın cinlerle münasebeti olduğu iddiasıyla yakıldı veya suda boğuldu. Avrupa; Rönesans ve Reform ile başlayan yeni dönemde, bu bağnazlıklara bu kez başka bir şekilde cevap verdi. Kadın, erkek ile eşitlik davasına sürülerek, sokaklara, fabrikalara ve vitrinlere itildi. Şehvet mankeni hâline getirildi. Dün insan yerine konmayıp şeytan ve günahla alâkalandırılmışken, şimdi de bir iş gücü, bir pazarlama unsuru olarak gösterildi. Kadınlara; güzelliğini teşhir etmek ve kadınlığını kullanmak suretiyle kıymetli hâle gelme yolu bir hürriyet olarak gösterildi. Batı’da kadın, kandırılarak çıkarıldığı dış dünyada da ezilince feminizm ve kadın hakları davası ortaya çıktı. Onları güya teselli ile kandırabilmenin bir farklı şekli olarak fabrika yangınında ölen kadın işçilerin hatırasına 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü ilân edildi. Şimdi de dünyada bu tarih, kadın haklarının hatırlandığı bir gün olarak değerlendiriliyor. İşte Batı’nın dün ve bugüne ait kadınlar hakkındaki acı karnesi. Kırık notlarla dolu. Karneleri bu vaziyette olanlar, İslâm’da kadını sorguluyorlar.

İslam’da Kadın

İslam, kadını şerefli ve kıymetli mevkiine yükseltti. Kadının nikâh, mehir, mîras ve nafaka gibi medenî haklarının teminat altına alınmış olması İslâm’ın bu husustaki tavrını göstermeye yeter. Erkek ve kadın, kulluk plânında Allah katında eşittir. Kadın, kadın olduğundan dolayı Allah katında asla eksik ve kusurlu görülmez. Allah ayetlerde Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar der. Erkek ve kadının fıtratlarındaki hususiyetler eşit olmadığı için, onların vazifeleri, hak ve sorumlulukları da eşit değildir. Kadın narin, zarif ve hassas yaratılmıştır. Bedenen erkek kadar kuvvetli bir fizikî yapısı yoktur. Buna karşılık sevgi, sadakat, merhamet ve şefkatle dolu hissî yapısı erkekten daha kuvvetlidir. Bir anne ağlayan çocuğu sebebiyle sabaha kadar uyanık kalabilir. Çocuk sele kapılsa; baba belki tereddüt ederken, anne kurtarmak için ardından atlar. O nedenle kadınlar bir gün değil her gün değerlidir.

Bu yazıyı değerlendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Kadın’ın Batı’daki Tarihi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!