ilhami algör alıntı

İlhami Algör’den Alıntılar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İlhami Algör’den Alıntılar, Anlaşılmaktan çekinmediğimiz yazarlardan İlhami Algör. Ona “İlham Veren Kardeşim” demek istiyorum. Yüz yüze görüşmedik ama iki sohbet, en azından bir görüşme umuduyla sık sık Karaköy’de takılırım.

Neden bilmiyorum – belki de o sırada internette sadece bir fotoğrafı olduğu için – onunla konuşmak istiyordum. Çünkü kitabını okurken yazarın dili bana her zaman bir sohbete katıldığını hissettiriyor. Hiç bitmeyen bir “tema” var ama bir köşesini alıyorsunuz ve doyumsuz bir sohbet denizine giriyormuşsunuz gibi hissediyorum, su çok güzel ve umarım siz de gelirsiniz.

Görüntüsüyle hayatımıza girdi, herkesin izlenimi farklıydı, sorgulaması sanki komşu kardeşinizin balkonunda çay içip sohbet ediyormuşsunuz gibi hissettirdi, görüntü süzüldü ve söylemimize sızan bir iplik haline geldi.

“Hukuk, kazanan tarafın vardığı sonuçtur.”

“hikaye” dedim. “gel seninle anlaşalım. sen yarım kal, adını da yarım kalan hikaye koyalım”“sen zaten neyi tamam ettin ki?” dedi bana.“aslında tam diye bir şey yoktur” dedim. “her tam bir üst yarımın alt asamağıdır. yani yarım da bir bütündür.”

“ipi kopmuş bir uçurtmayım, derdim kendi kendime ve bir uçurtma için en güzel uçuşun, ipi kopukken olabileceğini düşünürdüm. bazıları buna düşme hali diyebilirdi. ağaç dallarına ya da elektrik tellerine takılmadan önceki düşme hali.. umursamayabilirdim. onlar benim elma büyüsünde olduğumu, onun yüzünden başka bir şey görmediğimi, saatlerce onu seyretmenin, ondan söz edildiğinde asla dolmayacak bir kuyu açlığıyla dinlemenin ve dolup dolup geceleri oyalanmak için eşek kulaklı bir kralın hikayesini sabahlara kadar ezberden tekrar etmenin nasıl bir şey olduğunu bilmeyebilirlerdi. sorsalar söylerdim…”

“Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, o da yok muydu bu dünyada?”

“Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim.”

“Nereye gidiyorsun çocuk,” dedim içimden, “büyümeye mi?”

“Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım. Yerime Kız Kulesi’ni bıraksalardı. Ne alakaysa?”

“al bu elmayı nezahat” diyebilirdim, “sende bu ad oldukça istersen sıfır numara kel, istersen at kuyruklu olurum. ince bıyıklı tek dişi altın olurum. meftun olurum, meczup olurum. uzaklara bakarım, çıtımı çıkarmam. nasıl söyleyeceğimi bilmem susarım. susmak üzerine konuşmak gerekse, beni çağırırlar, oturur susarım. Dolmabahçe saat kulesiyle, Çırağan sarayı ile konuşurum. duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: ‘albayım beni nezahat ile evlendir.’ sülüs yazarım, kufi yazarım, latin yazarım. gotik yazamam. yağ satarım, bal satarım, ustamı öldürür ben satarım. yemeden içmeden kesilir, alık olurum. adımı sorsan duymaz olurum. kötü olurum, iyi olmam nezahet. ya bu adı değiştir ya da al bu elmayı. bende sevdiklerince terk edilme endişesi, kafayı yemeye meyyal haller var. al bu elmayı nezahet. yüzünde göz izi var.”

Bu yazıyı değerlendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
İlhami Algör’den Alıntılar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!