Bu yazımızda Türk edebiyatının en iyi şairlerinden Cemal Süreya’dan Unutulmaz Şiirleri derledik. Bu şiirleri sevdiklerinize armağan edebilirsiniz.
…Kırmızı bir at soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım
(SAN-1957)
…Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
Sen çıkardın utancını duvara astın
Ben masanın üstüne kodum kuralları
Her şey işte böyle oldu önce
(ÖNCELEYİN-1954)
…Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
(AŞK-1954)
Afrika dediğin bir garip kıta
El bilir âlem bilir
Ki şekli bozulmasın diye Akdeniz’in
Hâlâ eskisi gibi çizilir
Haritalarda
(AFRİKA-1954)
…
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
(ÜVERCİNKA)
…
– Asker su ver asker
– Ben asker değil nişanlıyım
(MOLA)
…
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
(BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ – 1966)
…
Umulmadık bir gün olabilir bugün
Kan var bütün kelimelerin altında
(KAN VAR BÜTÜN KELİMELERİN ALTINA – 1969)
Özgürlüğün geldiği gün
O gün ölmek yasak!
(TEK YASAK)
…
kim istemez mutlu olmayı
mutsuzluğa da var mısın?
(ÖZÜR – 1980)
…
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
(İKİ KALP)
…
Bir şey var değişen belli besbelli
Hangi şarkıya gitsem görüyorum
Açılan gözlerinde büyük büyük
Almış insanları bir düşünce
Hürriyet eskidi
(KESİK – 1955)
…
biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.
(555 K – 1960)