Yazacak, bir çok şeylerim var
Konuşacak, hiç bir şeyim yok
Sustuklarımı bir haykırabilsem
Sağırlaşan yürekleri, duyar mı beni
İnan sevgilim inan, yüreğim yangın yeri
Üzerinden söküp atamıyor Memleketim, Giyindiğinden beri,
Ateşten bir gömlek gibi kanrengi elbiseyi.
Kırk yıl önce darp edilmişti bir kadın,
bilmediğinden Türkçeyi,
Kaşında ve dudaklarında kanrengi.
Üşüyen, yalınayak Çocuklar gördüm,
su satarken trafik ışıklarında.
Bir de kana susayıp, kahkaha atanları gördüm,
İnsan kemikleri vardı dişlerinin arasında.
Kesilmeye devam ediliyor hala ağaçlar,
Kağıt olmak için değil,
Kalem olmak için hiç değil,
Hapsetmek için bizi beton duvarlara.
Katedilmeye devam ediliyor hala hayvanlar,
Beslenmek için değil,
Sıcak tutsun diye derisi hiç değil,
TV de kısa bir gösteriş uğruna.
Can veriyor insana ağaçlar,
İnsanlara, can veriyor hayvanlar,
İnsan, can veriyor insana,
İşte böyle böyle kanrengine bürünüyor doğa.
Ve ben
Tüm bu acılardan,
çıkmaz sokaklardan,
Yüreğine sığınıyorum.
Zira yüreğin,
Haritasıdır, tüm yeryüzü güzelliklerinin
Bir gülüşün vardı senin,
beni hayata bağlayan,
Gördüğünde Afrikalı bir çocuk, karnı doyan.
Bir gülüşün vardı senin,
Adaletsizliğe, zulme, sevgisizliğe baş kaldıran.
Bir baharın başlangıcıydı gülüşün,
Sen gül diye açıyor papatyalar,
Sen gül diye ötüyor kuşlar.
Hep senin gülmen için yeşile boyanır tabiat,
Sen gül diye coşku içinde çağlar ırmaklar,
Gülüşünü daha güzel yerlere götürmek için, göç eder göçebe kuşlar.
Bir güzel yüzün vardı senin,
Her sabah seyretmek için güneş pencerene konardı.
Güzelliğinden nasibini alsın diye tüm insanlık
Aydınlatırdı kainatı.
Fakat bencil, hain ve kıskançtı gece,
Güzelliğinden nasibini almasın diye hiç kimse,
Bir girdap derinliğine çekercesine,
Çekmek istiyordu seni karanlığın engin derinliğine,
Ama sen karanlıktan korkardın şiir gözlüm,
Karanlıktan korkardın,
Küçük bir çocuğun yüreği gibi olurdu yüreğin, ağlardın
Sen ağladığın günden beri,
Afrika’da insanların doymuyor karınları,
hala aç çocuklar.
Ağladığın günden beri sen,
Devam ediyor zulüm, sevgisizlik ve savaşlar
Sen ağladığın için,
Son bulmuyor sonbahar,
Açmıyor papatyalar ve ötmüyor kuşlar.
Ağladığın için sen,
Yeşile hasret olan tabiat ,
Yerini kan rengine bırakıyor,
Ve kanrengine bürünüyor kainat.
Sen ağladığın günden beri,
Durgun ırmaklar, suskun rüzgârlar,
Kalakalmış yerinde göçmüyor kuşlar,
Kurşun gibi ağırdır şimdi, yüreğimde ki acılar…
Enes Tayfur