Abdülhak Şinasi Hisar Üzerine Düşünceler
Abdülhak Şinasi Hisar’ı, bir edebiyatsever arkadaşımın önerisiyle okumaya başladım. Elbette, yetenekli edebiyatçılardan etkilenmemek mümkün değil. Ancak geçmişte yaşamış olanları okumak, beni bir yandan hüzünlendiriyor. Geçmişte kalmış yaşanmışlıklar, değerler ve yetenekli, güzel insanlar…
14 Mart 1887 – 3 Mayıs 1963 yılları arasında yaşamış olan Abdülhak Şinasi Hisar, Galatasaray Lisesi’nde eğitim aldıktan sonra Fransa’da yaşamış; Meşrutiyet döneminde yurda dönerek Osmanlı Bankası, Fransız ve Alman şirketlerinde çalışmış, Dışişleri Bakanlığı’nda görev almıştır. Roman, anı, biyografi, fıkra ve antoloji türünde eserler vermiştir.
- Romanlarından “Fahim Bey ve Biz” Almancaya çevrilmiştir.
- Diğer bir romanı ise “Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği”dir.
Anı türündeki eserleri arasında “Boğaziçi Mehtapları”, “Boğaziçi Yalıları” ve “Geçmiş Zaman Köşkleri” bulunmaktadır.
Biyografi türündeki eserleri ise “Yahya Kemal’e Veda”, “Ahmet Haşim Şiiri ve Hayatı”, “İstanbul” ve “Pierre Loti” adlı kitaplarıdır.
Abdülhak Şinasi Hisar hakkında Sermet Sami Uysal ve Necmettin Türünay tarafından yazılmış birer kitap da mevcuttur. “Çamlıca’daki Eniştemiz” romanının kahramanı “Deli Enişte” ile bir döneme tanıklık edeceksiniz. Umarım yazarın diğer eserlerinden de okuyabilme fırsatı bulurum.
Kitaptan Alıntılar:
“Bu eski zamanın lezzetli alemlerinden biri de sabah uyanışları ve tiryakilikleriydi. Tembeller ve işsizler daha çok yorulurlar. Gece erkenden yatmışken sabahları insan kendini zorlamaz, gözlerini yorgun bir uykudan birer birer açar; fakat yine uykusu gelmiş gibi esner, gerinir. Yavaş yavaş, perde perde açılır, uykusundan esneye gerine çıkar, içine sinmiş rüyalarından hafif hafif sıyrılırdı.” (s.61)
“Eniştemizin diğer bazı huyları belki deliliğine verilebilirdi ama, bunlar, tembelliğime uyduğundan, bana munis, hatta makul gelirdi. Mesela, eniştemiz hayatında intizam ile tatbik ettiği bir usul, iki sıkıntılı işi aynı anda takip etmenin pek yorucu olduğu düşüncesiyle, bunları sırayla yaparak, her gün yalnızca bir tek sıkıntıya katlanma prensibini benimsemişti.” (s.95)
“Bazen bir ruhu kavramak için son derece iyi bir kalbe koşulu bir çift gözü görmek kâfi gelir. Halamın gözleri büyükçe ve bakışları sıcak, yavaş ve anlayışlıydı. Yeşilimtrak göz bebeklerinin saflığı, ruhunun yalnız iyilikle dolu olduğunu gösterirdi.” (s.98)