Hakkı İnanç ile Tanışma
Yeni yazarları keşfetmek ve tanımak benim için büyük bir zevk. Hakkı İnanç’ın “Bozuk” adlı ilk kitabı ve ardından gelen “Ateş Etme Silahsızım” adlı eseri, bu keşif yolculuğumda önemli bir yer edindi.
İlk kitabıyla 2013 Selçuk Baran Öykü Ödülü’nü kazanan Hakkı İnanç, öyküleriyle okuyucularını derinden etkileyebilen bir yazar. Bazı öykülerini okurken, hissettiğim yoğun duygular nedeniyle ara vermek zorunda kaldım. Sıradışı ve çarpık yaşamları o kadar normal bir dille aktarmış ki, gerçekten ara verip soluklanmadan devam edemedim. Bu duyguyu daha önce Hakan Günday’ın “Daha” kitabını okurken de yaşamıştım.
Genellikle, bir kitabı bitirdikten hemen sonra bloğumda tanıtımını yaparım. Ancak bu sefer birkaç gün ara vermek istedim. Şimdi merak ediyorum, Hakkı İnanç’ın ikinci kitabı da benim üzerinde aynı etkiyi bırakacak mı?
Roman okumayı daha çok sevdiğimiz doğru; ancak son yıllarda okuduğum etkileyici öyküler nedeniyle öykü kitaplarına da romanlar kadar bağlanmaya başladım.
Hakkı İnanç’ın öykülerini, özellikle “Bozuk”u okumanızı öneririm. İlk kitabıyla bu derinliği yakalayabilen genç yazarın ikinci kitabı da okumak istediğim eserler arasında.
Kitaptan Alıntılar
-
Bir hafta sonra bana en sevdiğim cevizli kurabiyelerden pişiriyor, işe giderken balkona çıkıp arkamdan el sallıyor, döndüğümde sanki beni özlemişsiniz gibi sıkıca sarılıp günümün nasıl geçtiğini soruyordunuz. Tıpkı söylediğim gibi orta şekerli kahvenizi akşamüstleri kurbağa yeşili berjere oturarak içiyor, temizlik ve ütü yaparken Zeki Müren dinliyordunuz. Çekmeceler naftalin keseleri koyuyordunuz. Kanaviçe işliyor, çeyiz düzüyordunuz bana. Annem oluyordunuz Ülfer Hanım. (Ülfer Hanım adlı öyküden, s.67)
-
Kasabada her hayat bir diğerini sular. Dört duvar arasında kaçıngan yaşamak, bir nevi koma halidir. Evden çıktığınız an; denizin çocukluk arkadaşının, amcanızın torununun baldızının, ilkokuldayken silgisini kaybettiğiniz için size ömür boyu diş bilecek çocuğun; belki de hiç karşılaşmadığınız halde sizi tanıyan yahut tanımadığı halde ısrarla bir yerlerden çıkartmaya çalışan kasaba insanının vücudunuzdaki tüm suyu emeceğinizi bilirsiniz. (Yargılar Önden adlı öyküden, s.71)
-
Karadeniz’de istavritler hamsi kadar küçülmezden evvel balıkçılık yaparmış, Dursun. Denizin, içine buz atıp rengini bozan kışa öfke kustuğu bir öğleden sonraya değin sürmüş bu. Köpüklü ağza girmesiyle kayalara tükürülmesi bir olmuş adamın. (Güvercinboynu adlı öyküden, s.98)