Ömer İZGEÇ’in “Bozadam” Romanı Üzerine
Fantastik edebiyat benim için her zaman bir keşif alanı olmuştur. Ancak, Ömer İZGEÇ’in “Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu” adlı romanından sonra, merakla beklediğim ikinci kitabını da ilk okuyanlardan biri olmayı başardım.
Yeni yazarları ve eserleri tanıtmayı hedeflediğim bloğumda, Ömer İZGEÇ gibi özgün bir yazara yer vermek benim için büyük bir mutluluk.
Sizler de benim gibi düşünüyor musunuz, bilemiyorum ama bir kitabı alırken yazarın yanı sıra, kitabın ismi ve kapağı da okuyucuyu derinden etkileyebiliyor. Rafta gördüğüm anda beklediğim kitabı alırken, kapağının tasarımı da dikkatimi çekti. (Kapağın tasarımı Şükrü Karakoç’a ait.) Romanı okumadan önce, kapak resmindeki kuşu omzumda hissederek esrarengiz bir ormana adım attım.
Hikaye, belirsiz bir zamanda ve esrarengiz mekanlarda, ormanda geçiyor. On iki yaşındaki kahraman Es, yalnız yaşayan çocukların, topraklarında sürülen bir ırkın ve bitkileriyle, kuklalarıyla kendi dünyalarını kurmuş yetişkinlerin hikayelerini barındırıyor. Ayrıca, bir ırmağın ayırdığı aşıkların öyküleri de bu anlatımda ustaca harmanlanmış.
Ömer İZGEÇ’in “Bozadam” romanını okurken, kendinizi bambaşka dünyalarda kaybolmuş bulacaksınız. Bu kitabı okumanızı şiddetle öneriyorum.
Kalemiyle edebiyat dünyasında sağlam adımlarla ilerleyen Ömer İZGEÇ’i içtenlikle kutluyorum.
Keyifli okumalar dilerim…
Kitaptan Alıntılar:
- Es, aniden dışarıdan gelen çığlık sesiyle irkildi. Bir an, odaya süzülen rüzgarın içine karışmış katilin nefesini hissetti. Çığlık, bir bıçak darbesi gibi geceyi yırtmış ve aynı hızla yitip ardında usul usul kanayan bir sessizlik bırakmıştı. (s.35)
- Gölün yüzeyinde oluşan ufak kıpırdanmaların olduğu yerden, katransı kanatlarından damlalar saçarak bir kuş çıktı. Gökyüzüne doğru yükseldi. Bulutların arasında süzülen huzmeleri arar gibi havada bir daire çizdi. Bir kevgiri andıran gökyüzünden yer yer süzülen ışık demetlerinde ıslak kanatları menevişleniyor, gövdesinden süzülen damlalar ışıyordu. Kuşun ağzında pulları parıldayan bir balık debeleniyordu. (s.55)
- Bozadam – Konuşamıyorum. Ağzımdan dökülemeyen kelimeler içimde birikiyor. İçim tıka basa doluyor. Yine. Konuşmak istemiyorum. Herkesten ve her şeyden kaçmak istiyorum. Vardığım kuytularda her seferinde kendimle karşılaşıyorum. İçimde biriken sözcüklerden yalnızca sana yazarak kurtulabileceğimi hissediyorum. Senin yakınlarımda bir yerde olduğunu düşünerek avunuyorum. (s.164)