featured
  1. Yazılar
  2. Blog
  3. Kritimu – Girit’im Benim: Mübadele Döneminin Derin Acıları

Kritimu – Girit’im Benim: Mübadele Döneminin Derin Acıları

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kritimu – Girit’im Benim

Kritimu - Girit'im Benim

”…öyle geliyor ki bana, neden yaşadığımızı, bu acıları neden çektiğimizi öğreneceğiz çok geçmeden. Ah bir bilsek… bir bilsek…” Anton Çehov, Üç Kızkardeş, IV. Perde

Sabâ Altınsay’ın kaleme aldığı ”Kritimu – Girit’im Benim”, mübadele döneminde doğup büyüdükleri topraklardan, yani Girit’ten zorla koparılarak Anadolu’ya göç etmek zorunda kalanların hikayesini, Yarmakamakis ailesi üzerinden anlatıyor. Roman, yalnızca bireysel bir hikaye değil; aynı zamanda o dönemin toplumsal çalkantıları ve dönüşümleri ile birlikte, yaşanan acıların ve kayıpların derinliğini gözler önüne seriyor.

Mübadele, Lozan Antlaşması’nın getirdiği zorunluluklar ve kendi iradesiyle göç edenlerin maruz kaldığı benzer koşullar, romanın temel çerçevesini oluşturuyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde bağımsızlık arayışında olan ulusların mücadelesi, etnik ve dini farklılıkların bir arada yaşadığı topluluklarda çatlaklara yol açmıştır. Bu farklılıkların zamanla nasıl birer üstünlük aracı haline geldiği, ”Kritimu” gibi eserlerde açıkça gözlemlenebilir. Yakın tarihimizde, bu tür trajedilerin sayısız örneği karşımıza çıkmaktadır. Örneğin:

  • 6-7 Eylül 1955’de İstanbul’da Rum yurttaşlara yönelik yapılan saldırılar,
  • 1978’de Kahramanmaraş’ta Alevi yurttaşlarına karşı gerçekleştirilen olaylar,
  • 29 Mayıs 1980 ve sonrasında Çorum’da yaşananlar,
  • 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılan sanatçılara yönelik hunhar katliamlar.

Bu tür olaylarda, farklı dini ve mezhebi aidiyetlere sahip grupların birbirine düşman olma süreci gözlemlenmiştir. Bu durum, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde de benzer şekilde yaşanmıştır. Milliyetçi ve köktendinci ideolojiler, ”Hürriyet ve istiklalin yalnızlık gibi paylaşılmaz” anlayışıyla, kendi özgürlüklerini elde etmek uğruna, diğer ulus ve dinlere mensup insanları ortadan kaldırma yollarını seçmişlerdir.

Altınsay, ”Kritimu”da, aynı dili konuşan, benzer geleneklere ve kültürel zenginliklere sahip Girit halkının, farklı dini ve etnik aidiyetler nedeniyle düşmanlaşma sürecinde dahi insanlıklarını kaybetmeyenlerin dayanışmasını vurguluyor. Romanın tasarımında, Rumluk ya da Türklük, Hristiyanlık ya da Müslümanlık gibi kimliklerden çok, insanlık ön planda tutuluyor. İbrahim Yarmakamakis, Hanya’daki mezarlıkta yatan ana-babasını, Cemile’sini ve can arkadaşı Piçiriko’yu komşusu Hrisula’ya emanet ederek Girit’i terketmek zorunda kalıyor. Romanın gerçek kahramanı ise, yazarın akıcı ve duru bir dille anlattığı, Girit Adası’nın benzersiz doğası, karmaşası ve insanın ruhuna işleyen havasıdır.

”Kritimu”, geçtiğimiz günlerde incelediğim ”İstanbul Falcısı” gibi, benim için ”iyi” ve ”güzel” bir roman örneğidir. Ancak, romana yönelik tek küçük eleştirim, bölümler arasında ve bazen aynı bölüm içinde, zamanda yapılan keskin atlamaların fazlalığıdır. Bu durum, romanın akışında kesintilere ve İbrahim Yarmakamakis’in yaşadığı ruhsal çöküntülerin derinleşememesine yol açmıştır.

Not: Sabâ Altınsay, göç sonrası Girit’i bir daha göremeden ölen dedesi İbrahim Yarmakamakis’in Çanakkale’deki mezarına, göçlerinden tam 75 yıl sonra, Girit’ten getirdiği bir avuç toprağı serperek dedesinin Girit hasretini gidermeye çalışıyor.

Can Yayınları, 2011 (6. Basım)
Sabâ Altınsay (1961 – )

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Kritimu – Girit’im Benim: Mübadele Döneminin Derin Acıları
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.