featured
  1. Yazılar
  2. Kitap İnceleme
  3. 1980’lerden Öyküler: Kayıp ve Özlem

1980’lerden Öyküler: Kayıp ve Özlem

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1980’lerden Öyküler

1980'lerden Öyküler

Bu öyküler, 1980’lerin derin izlerini taşırken, her birinde bir eksikliğin peşine düşülüyor. En belirgin olanı, şiire yakın olan son öyküde açığa çıkıyor. “Özeti”, bir özlemin ifadesi olarak yorumlanabilir. “Yaşanılır yazılmazlık” durumunun çatlaklarından süzülenler, dize dize sıralanmış. Geceden duyulan korku, sevilenin acılarının dinmesinin sunduğu teselli, çalar saate göre uyanılan sabahın getirdiği kayıtsızlık ve kendini yitirme korkusu, anlatıcının zihninde dolaşıyor. Telefonun diğer ucundaki bir ses, mesafeleri aşarak yankılanıyor. Gece ağırlaşıyor; anlatıcı, dünyada yalnız kalmayı öğrenmeye çalışırken, ömür kadar kısa ama çekilen acılar kadar uzun olan bir şeyin varlığını arıyor ama bulamıyor. Biriciklik, inci gibi parlıyor ancak bu parıltı acı körlüğüne yol açıyor. Gözler bitkin, görmeye değer bir şey yok. “Kırk yılın sabahı”, tüm ağırlığıyla çöküyor; onca zamanın vardığı nokta muazzam bir yük. Unutmak için karanlığın kollarına atılmak, kağıdın bir yüzünde yoksunluğun dile getirilmesinin yol açtığı sevinç, eğer gökyüzü paylaşılıyorsa, anlam kazanıyor. En katı ayrılık bile gökyüzünü farklı renklere boyamıyor; aynı mavi kalıyor. Ağlanacak şeyler için ayrılan zaman, yazının bu zamana ait olduğunu hatırlatıyor. Evin içi, tek bir şeyle dolmuşken, geri kalan her şey boşlukta kayboluyor. Evler bu zaman dilimlerinde tüm kapılarını ardına kadar açıyor; dışarısı, daha az anı taşıdığı için daha çekici. Sokağın hafızası zayıf, çoğu şey sokakta ve sokak tarafından unutulabilir ama evlerde köşeler var; elektrik süpürgesiyle tozları alınan köşeler, elektrik süpürgesinin temizlendiği, köşesine konduğu ve biten bir işin ardından sevginin izlenebildiği köşeler. Eşikler, el ele geçiliyor. Dolaplarda birlikte alınan kıyafetler, anılar biriktiriyor. Bilmiyorum, belki de evlerden bir an önce kurtulmak gerekiyor. Biri diğerinin gitmesini isterken, döneceğini hayal eder ama diğerinin niyeti yoktur; yorgundur ve kurtulmak ister. Dönmez. Birkaç yıl sonra belki önünden geçer ve penceredeki saksıyı yerinde göremeyince bir anlığa durup düşünür, ardından yürümeye devam eder. Farklı zamanların acısı değişmiyor ama yavaş yavaş siliniyor; garip bir durum. İnsan, içinde bir yerleri kurcalarken, eli bir şeye değmediğinde şaşırıyor; sevinmiyor veya üzülmüyor ama sanki daralıyor. Bu öykü de dar bir öykü; şiir darlığında, şiir darlığı ölçüsünde genişliğinde. “Sevgilim Öğretmenim” diyor anlatıcı ve Filiz Tosuner’in gölgesi metni örtüyor. Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum; çekilen acının karşısında susmaktan başka bir şey gelmiyor içimden.

“Seni Bırakmam” öyküsüne bakıyorum, “Çılgınsı”nın Açıklanması alt başlığıyla isim koymanın izlenimlerine yol açıyor. Brautigan’ın güzel bir şiiri var; şimdi o şiirin adını hatırlayamıyorum ama çılgın bir şeydi o da. Brautigan, üç dizede başlığın altını yıllar boyunca dolduramadığını anlatıyor. İsim konmuş ama gerisi gelmiyor bir türlü; burada tam tersi var. Öykünün yazılmasıyla birlikte isim de oluşmaya başlıyor ama her zaman olmuyor, bazen öykü kendisine hiçbir ismi konduramıyor. Yazar için okyanusu geçip bir damla suda boğulmak gibi bir durum; tam tersi de geçerli; belki de isim okyanustur. Her neyse, yoldan geçen balıkçının çın çın sesi, ismi de peşinden getirir gibi oluyor ama ses kaybolur kaybolmaz anlatıcının hayal gücü duruyor; hiçbir şey gelmiyor aklına, sonrasında çınlamaları bekliyor. Öykü bitmişse de ismi olmadan yarım demektir; bu yüzden sancılı bir bekleyiş başlıyor, baş ağrıları baş gösteriyor, doktorun tavsiyelerine uyuluyor ve nihayetinde isim geliyor: “Çılgınsı”. Evdeki kedilerle, anlatıcının konuştuğu -artık her kiminse- sesle birlikte geliyor. Tosuner’in üslubunun parlaklığı bu öyküde ve diğer öykülerde biraz daha göz alıcı; sözcükler, imlediklerinden daha fazlasını taşıyor. Dolayısıyla yoğun bir okuma şart; yoksa öykünün bir yerinde geçen ayracın finaldeki diyalogda, öykünün son sözcüğünü neden kestiğini anlamak zor. Ayraç varsa isim de vardır; yarıda kalan hiçbir şey yoktur çünkü.

“Esmer Kim, Kim Zenci?” öyküsünde, esmer yavru bir kuş, anlatıcının evine getiriliyor. Adı henüz esmer değil; çalı bülbülü. Kedilerden korkutan bir kuş, pençelerden uzak tutulması için kediler feda ediliyor. Kimliği belirsiz “o”, anlatıcı için “biz” olmaktan çıkmaya yakın bir kaygı taşıyor. “O”na söylenenlerin arasında zencilik de geçiyor, mutlu edememek geçiyor, bir adam bulmak geçiyor; biten bir şeylerin ismi konmuş bu kez. Yine de yolculuklara çıkılıyor, Esmer komşulardan birine bırakılıyor ama tatilden dönen sahiplerinin yanında artık şakımıyor; bırakıldığı için susuyor, evine geri dönmek istemiyor. Komşuda bırakıyorlar kuşu, bir süre sonra evden taşınıyorlar; Esmer’e ne olduğu bilinmiyor. Zenci’ye ne olduğu biliniyor, yalnız biri haline geliyor. Muhtemelen. “Sonsuz”a bir bağlantı var gibi görünüyor; anlatıcı, kendi öküzlüğünü ve develiğini belirli anı parçalarıyla sorguluyor. Vapurda bir an, öküzlük. Develik kamburluğu çağrıştırıyor ve bıyıklar o günlerde iyice görkemli olunca, Tosuner’in silueti beliriyor. Öküzlüğün belirtisi de en sonda zannediyorum; karşılamaya gidilmeyen bir şey sormuyor. Geceye bakılıyor bir tek. Yorumlara açık öyküler, söylenmeyenler, daha bir öykü hatta.

Kalan beş öykünün pek azı aynı izleği sürdürüyor; bazılarında Kafka’nın anlatılarına yakın bir sıkıntı mevcut, bazılarıysa bir nevi yüzleşme. Erinmenin sonuçlarıyla, ertelenenlerle yüzleşmek. Tosuner’in öykülerinde gizlenen anlamları bulmak, acıları duymak ve küçük sevinçleri yaşamak, hoş bir deneyim. İyi öyküler.

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
1980’lerden Öyküler: Kayıp ve Özlem
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.