featured
  1. Yazılar
  2. Kitap İnceleme
  3. Yordanka Beleva’nın Keder Kitabı: Hayatın Acımasızlığına Dair Kısa Öyküler

Yordanka Beleva’nın Keder Kitabı: Hayatın Acımasızlığına Dair Kısa Öyküler

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yordanka Beleva’nın “Keder”i Üzerine

Yaşamın döngüsü öylesine karmaşık ki, ona ayak uydurmanın neredeyse imkânsız olduğu bir gerçek. Bu döngünün içinde bizleri var kılan, ona tutunmamızı sağlayan ve bizi içinde barındıran unsurlar ise sanat ve edebiyat olarak öne çıkıyor. Onların büyüsü sayesinde hayata sığınır ve yola düşeriz. İnancımızı ortaya koyar, sevgimizle sarılırız bu döngüye. Değişiriz, değiştiririz. İşte burada, sözü öyküye getirmek istiyorum. Öyküler, her ne olursa olsun, yaşamımıza değerler ve yaşanmışlıklar getirir. Aile, evlilik, arkadaşlık ve dostluk gibi bağlara farklı bir bakış açısı kazandırır. İlişkilerde kişiye biçilen roller ve beklentiler üzerine yeniden düşünme gereği hissettirir.

Yordanka Beleva’nın “Keder”i, hayatın acımasızlığını yüzümüze çarpan ve bu yanıyla tanıdık öykülerden oluşan yirmi kısa öykü sunuyor. Hayatımızdaki sıkışmışlıklara karşı hayal dünyasının sınırlarını zorlamak ve başka yaşamlara tanıklık etmek, onları öğrenmek için bir yolculuğa çıkarız. İnsan, bazen dünya ile hemhâl olurken etrafında neler olduğunu fark edemez. “Keder”, dünyada bulaştığımız kusurları yüzümüze çarpar. Onlardan ne kadar kaçmaya çalışsak da yüzleşmemiz için bizi zorlar. Yaşamdan sunduğu kesitler, yazarın kullandığı yalın dilin başarısıyla iç döküşün ve yüzleşmenin ortasında buluruz kendimizi. Çünkü anlatıcı, yaşanan o kesitten çıkıp bizim duygu dünyamıza girmiştir.

Yordanka Beleva’nın

Beleva, eğip bükmeden, cesurca konuşur. En kötü yönlerimizi gösterirken, bizi daha iyi insanlar yapmak için yargılamaz. Orada dokunduğu kayıplar, acılar, ölümler, yalnızlık ve ıstıraptır; bunlar, bir kişinin varlığının en unutulmaz tanımlayıcılarıdır. Yaşanmış bir şey üzerine konuşurken genellikle en çok bizi etkileyen yanını anlatmaya başlarız; mutluluğu ve sevincini ise erteleriz. İşte Yordanka Beleva, dokunmayı bilen ellerin büyüsüyle kalemi eline almış ve öykülerini böyle yazmıştır. Öykülerinin sihirli gücü buradan gelmektedir.

“Ölümden sonra insandan geriye ne kalır ki? Yazılan her satırın, doğan her torunun ve tamamlanmış her evin kesinliğine aldanırız. Hiçbir şey yarım kalan kadar kalıcı değildir – o uyanık komasıyla, umut ve teslimiyetin bileşik kaplarından düzensiz bir şekilde beslenmesiyle. Tamamlanmamış şeyler, tamamlanmamış geçmiş zaman. Ve birinin seni onda anlatması.” Öykülerindeki dilin gücü, onları yalnızca akılla değil, ruhun derinliklerine inerek ‘gör’ demesinden de geçiyor. Yapmak istediği tam da bu. ‘Yaşananları gör’, hatta ‘görmekle kalma, yaşa’ der. Sonunda onun kelimeleriyle yaşamayı öğreniriz. Ve iç duvarlarımız bir bir yıkılır; öykülere dâhil oluruz.

Bu sıradan bir dâhil oluş değildir. Duyguların derinliği içimize yerleşir. Artık anlatılan, bizim hikâyemizdir ya da hikâyemizin bir parçası mutlaka anlatılanda vardır. Anlatımla birbirine bağlı, ucu bucağı görünmeyen sözcükler yumağının peşinden sürükleniriz. Ama artık o yolun gönüllüsüyüzdür. İç sesimize eşlik ede ede ilerleriz. Az kelimeyle çok şey anlatabilmenin büyülü yanını, Beleva gibi bir şair verebilirdi ancak. Böylece şiirin öykü ile olan yakın bağını da görmek mümkün. Bir söyleşisinde, “Kendimi sadece söyleyecek bir şeyi olan biri olarak değil, onu tam olarak nasıl söylediğini de önemseyen biri olarak görüyorum. Şiir sadece bir yazma, ifade etme biçimi değildir. Şiir aynı anda bir yaşam biçimidir, dünyaya karşı özel bir duyarlıktır. Böyle bir duyarlılığı ve kırılganlığı olmayan bir yazar düşünemiyorum…” (1) der. Yazım yaşamına şiirle başlayan Yordanka Beleva; yalnızların, arkada kalanların, terk edilenlerin ve bir başına bırakılanların öykülerini şiirsel bir dille anlatıyor. Öykülerin tamamına sinen hüzünle okuyucunun kalbinde ince bir sızı yaratmayı çok iyi başarıyor.

“Bir yazar salt kurgusal bir şey yazamaz. Bir öykü gökyüzünden zembille inmez. İster istemez bir yerlerden yola çıkacak. Ben de öyle yapıyorum. Dolayısıyla yazarken güncel bir olaydan ya da bir ayrıntıdan yola çıkıyorum, sonra öykü alıp başını gidiyor. Kimi zaman kendi kendini yazıyor gibi.” (2) “Keder”deki öyküler de böyledir. Çıktığı gerçek anlatımla bambaşka bir gerçeğe dönüşen öyküler, okurun gerçeğiyle de buluşarak alıp başını giderler.

Tek öyküde, dul kalan bir dede, vefat eden eş ve hatıraları, yetim kalan ufak bir çocuk, hasta yatalak anne, yitirilen gençlik, bulunamayan umut ve kederin yol işaretleri hepsi bir arada yer bulur. Akıllara durgunluk veren bir anlamın peşinden hissetme imkânsızlığının kabulünden geçeriz. Fark edilmeyen bir trajedi değildir. Sessizce yaşananlar, çizilen çemberler, gizlenen yaralar; gündelik yaşamın, normalin maskesi altında gerçek acılar insanı boğar. “Soy Kilidinin Açılması” başlıklı öyküde, yalnızlığıyla baş etmeye çalışan dedeye kapılar açılsa da öykülerin çoğunda acıları dindirilemeyenler anlatılır. Açık yaralar değil, kabuk altı iyileşmeyen yaralardır bunlar; kuru ve kansız, görünmeyen. Kitabın ismi de bu yanıyla tüm öyküleri kapsar. Tamamlanmamış şeylerin, onları mezarın ötesindeki yaşamlarının ağırlığı etrafında konumlanışında yer değiştirmenin kalbin çekim kuvveti olarak üzüntünün ağırlığına kapılırız.

“Anneannem bu dünyada bozuk madeni para gibi yaşadı. Başka birine, çoğunlukla dedeme ait bir hesabın gereksiz para üstü gibi. Ve tıpkı bir madeni para gibi, onunla ilgili her şeyin iki yüzü vardı.” Anlattıkları sadece bireysel acılar değildir. Toplumsal olayların, siyasi yarılmaların, savaşların da sesini duyuyoruz. Onların insanlara neler ettiğini okuruz. Bulgar halkının yaşamlarının bizimkine benzer yönlerini de görmek mümkün. “Anneannem Hakkında Noel Hikâyesi”nde bu çok net görülüyor. Çoğu öykülerin geçtiği yer Dobruca. Dobruca’ya ilişkin bilgi de verilir. Dobruca’nın bazı bölgeleri farklı dönemlerde Romanya’ya dahil edilmiştir. Rusya Çarlığı, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine, Kuzey Dobruca topraklarını Romanya’ya vermiş, karşılığında Besarabya’yı istemiştir. 1913’te İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Romanya’ya verilen Güney Dobruca ise 1940 Krayova Antlaşması ile Bulgaristan’a iade edilmiştir. Antlaşma, Bulgaristan ile Romanya arasında nüfus mübadelesi yapılmasını şart koşmuştur.

Öyküdeki “her şeyin iki yüzü vardı” ifadesi, savaşın sonuçlarının yarattığı travmaları ve bunların yaşamda nelere yol açtığını çok iyi anlatmaktadır. Veliçka olarak doğan anneanne, Romanya’da adı değiştirilmiş, Zoitsa olmuştur. Bulgar yetkililer ismini geri vermese de o gönüllerde Viçka Nine olarak kalmıştır. Hatta ölüm ilanında köy halkı anlasın diye adı değiştirilmemiştir. Ancak mezar taşına mecburen sonradan aldığı ismi yazılır. Yazar bu durumu “Bulgar olarak yaşadı ama onu Rumen olarak defnettik.” diye açıklar. Bizdeki yasaklı harfler nedeniyle istedikleri isimleri koyamayan Kürt ailelerinin dramına ne kadar çok benzer bir durumdur. Besê olarak doğan ancak Yeter olarak gömülen Kürt kadını ya da Vartanoş olarak doğan ve Sakine olarak gömülen Ermeni nine gibi.

Büyükannelerin, büyükbabaların, anne ve babaların öykülerinin üç kuşak sonrasından anlatıldığı, aslında geçmişleri ve anıları dışında bir şeyleri olmayanların ölümlerine verilen değerdir. Çünkü o yaşamları ve onların anılarını, sadece onlara dair unutulmayanları konuştuğumuzda yeniden yaşarız. Yordanka Beleva’nın yaptığı bir tür anıların kütüğünü tutmaktır. Oradan soya ve köklere dair hatıraları biriktirip, öykülerde çoğaltır ve önümüze kendi kütüğünden yeni kütükler koyar. Yüzleşmemiz için… Cesareti olanlara.

1) K24
2) Öykü Yazmanın Sırları, Orhan Duru, Deneme, YKY, 2021
“Keder”, Yordanka Beleva, Çeviren: Hasine Şen Karadeniz, Metis Yayınları, 2024
edebiyathaber.net (18 Şubat 2025)

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Yordanka Beleva’nın Keder Kitabı: Hayatın Acımasızlığına Dair Kısa Öyküler
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.