Yoksulluğun Yüzleri

Anne, saygılı bir şekilde sordu: – Geciktik mi acaba? Çocukların çoğu gelmiş. Hademe kadın ise ilgisiz bir tavırla, – Parasız yatılı imtihanlarının çocukları hep erken gelir. Hiç gecikmezler, diye yanıtladı.
Yoksulluğun ne kadar çok göstereni vardır, bir bilseniz. Bazen söze bile gerek kalmaz; yırtık, altı delik pabuçlar, pamuklanmış ve sürekli giyilmekten tiftik tiftik olmuş bir kazak, kara kışın ortasında sırta atılmış, kendini bile ısıtmayan incecik, yamalı bir ceket, üzerinde gün ola harman ola yazılı, Mercan Usta*‘nın elinden çıkma bir boyacı sandığı… ‘Haraç’taki meşhur Servet, üşümemek için evde ne bulursa üstüne geçiren bir karakterdir; çarşı pazar aranırken eteklerinin altından sarkan renk renk parçalar… Bunlar, yoksulluğun hikayesini anlatmaya yeter de artar bile. Kimi zaman, iki kelime yan yana gelir; hemen ardından yoksulluğu çağrıştırır. Karşınızdaki, parasız yatılı sınavına yetişmek için gün ağarmadan yola çıkanlar, erkenden yerlerini alanlar, işte bu kişiler, hayatlarının gerçekten hem parasız hem de yatılı olduğunu gösterir. Yoksulluk, sanki alınlarında yazılıdır. Ya da, bir Ahmet Telli şiirine göz atarsınız; aynı şeyi tersinden de söyleyebilirsiniz. ”Her yoksul biraz parasız yatılılık taşır içinde” derken, Füruzan ile karşılaştığınızda, sizi onların dünyasına götürür; sevgisizlikle, yalnızlıkla ve yoksullukla yoğrulmuş hayatlarına.
Çocuğuyla başbaşa kalmış anneler, itilmiş, efendilerine karşı boynu bükük kadınlar, ağarmış önlükleriyle çocuklar… Büyük denizlerde boğulmaktan korkanlar… Küçük şeylerden mutluluk çıkaran muhacir bir aile… İşte, herbiri iç burkan öykülerden oluşan bu kitabın bana en çok dokunan kısmı, topraklarından kopup gelenlerin yeni yurtlarına tutunma mücadelelerini anlatan ”Edirne’nin Köprüleri”dir. Ah Hala Adile! Onun dilinden dinlemek, varolma mücadelelerini, artık hiç güneş, hem de bir ağaç görmeyen oğlu Hasan’ı, gelini Zehra’yı, hemşehrilerinin ziyaretiyle pır pır eden yüreklerini ve bir bayram türküsüyle el ele verip hora tepmelerini… Aslında, yoksulluklarının içinde saklı bir zenginlik vardır.
Kendisiyle yapılan bir söyleşide ‘Kadın kahramanlarım, ötekiler ve o güzelim çocuklar ellerimden tuttular; birlikte yürüdük, yürüyoruz,’ diyor Füruzan. Ve 40 yılı aşkın bir süredir ”Parasız Yatılı”, soluk alıp veriyor, okundukça büyüyerek, çoğalarak.
* Mercan Usta’yı tanıyor musunuz? Sait Faik Abasıyanık’ın ”Son Kuşlar”’ından çekip çıkarın onu, buluşun onunla.
Yapı Kredi Yayınları, 2012 (30.Basım)
Füruzan (1935 – )

















