William Faulkner Hakkında
1949 Nobel Edebiyat Ödülü, 1955 ve 1962 yıllarında Pulitzer Ödülü’nü kazanmış olan William Faulkner, Amerikan Edebiyatının modernist yazarlarının öncüsü olarak kabul edilir. Yazar, edebi kariyeri boyunca Ernest Hemingway ile kıyaslanmış, ancak Hemingway’in daha sade anlatım tarzının aksine, Faulkner uzun ve karmaşık cümle yapılarıyla dikkat çekmiştir. Eserlerinde bilinç akışı tekniğini ustalıkla kullanarak okuyucularını derin düşüncelere sevk etmiştir.
Faulkner’ın güneyli kökenleri, onun eserlerinde Güney Amerika kültürünün derinlemesine işlenmesine olanak tanımıştır. Amerikan tarihinin ve edebiyatının önemli bir parçası olan İç Savaş, yazarın eserlerine de yansıyan belirleyici bir temadır. Amerikan İç Savaşı ya da Kuzey-Güney Savaşı (1861-1865) konularını ele alan birçok eser bulunmaktadır.
“Yenilmeyenler” adlı romanı, Amerikan İç Savaşı sırasında yaşanan olaylara odaklanmaktadır; ancak savaşın kendisi, diğer romanlardan farklı olarak arka planda kalmaktadır. Roman, cephenin gerisinde yaşayan yaşlı bir kadın, bir çocuk ve bir (köle) zenci çocuğun mücadelesini, cephedeki Albay John Satoris’in oğlu Bayard Satoris’in perspektifinden aktarmaktadır.
Faulkner’ın ailesinin bu savaşta yer almış olması, onun cephe gerisini bu denli etkileyici bir biçimde aktarmasına önemli bir katkı sağlamıştır.
Gelelim benim izlenimlerime; Romanın başlarındaki sürükleyicilik, beni fazlasıyla etkiledi. Ancak romanın yarısından sonra, tekrarlanan katır hırsızlığı ve benzeri olaylardan gerçekten sıkıldım. Yine de, Faulkner’ın kalemine haksızlık etmek istemiyorum. Onun diğer eserlerini de okumaya hazırım ve merakla bekliyorum!
Kitaptan Alıntılar:
- “İkimiz neredeyse aynı yaştaydık, babam hep Ringo’nun benden biraz daha akıllı olduğunu söylerdi ama biz, derilerimizdeki renk farkına aldırmadığımız gibi, buna da aldırmazdık. Bizim önem verdiğimiz şey, birimizin yaptığı ya da gördüğü bir şeyi ötekinin yapmamış ya da görmemiş olmasıydı ve o Noel’den sonra ben artık hep Ringo’dan öndeydim çünkü ben bir demiryolu, bir lokomotif görmüştüm.” (s.61)
- “Gene de savaşın görkemine ilişkin bir kanıt yoktu; aslında bu yönde kanıt bulunmadığı gibi, ortada suratımıza fırlatılmış ters yönde son derece sefil ve inkarı olanaksız bir kanıt vardı: Babamın (ve öteki askerlerin) serseriler gibi yayan ya da bir deri bir kemik kalmış atların sırtında, üstlerinde rengi atmış yamalı (bazen de çalıntı olduğu belli) giysilerle, önlerinde bayraklar, davullar, arkalarında uygun adım yürüyen iki kişi bile olmadan, eve döndüklerini görmüştük;…” (s.71)