Ölüler Biz Arkalarından Konuşalım Diye Öldüler
  1. Yazılar
  2. Blog
  3. Ölüler Biz Arkalarından Konuşalım Diye Öldüler

Ölüler Biz Arkalarından Konuşalım Diye Öldüler

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ölüler Biz Arkalarından Konuşalım Diye Öldüler

Ne yazık ki size iyi haberlerim yok. Olmuş olsaydı da, size iyi haberlerimi söylemezdim. Eğer bir şey iyiymiş gibi gelmiş olsaydı, muhtemelen sıkılırdınız. İnsanlar iyi şeyler dinlemeyi sevmezler. Hem iyi şeyler birbirine benzer, ama her kötü şeyin kendine has bir kötülüğü vardır. Hayat bu, işte.

Neyse, ben buraya iyi şeyler söylemeye gelmedim. Eğer güzel, boş, romantik komediler bekleyen varsa, yazının buradan sonrasını okumamaları kendi yararları açısından daha iyi olur. Yazının devamındaki olaylar ve kişilerin çoğu hayat ürünüdür. Yazarın öznel düşünceleri ise tamamen hayal ürünüdür. Yazılarımızda domuz mamulleri de yoktur, sizi temin ederim. Ancak “halal” sertifikamız var dersem, yalan söylemiş olurum ve yalan söylemiş olmak, yalan söyletmekten daha az kötü bir davranış değildir. Hatta bu gereksiz aforizmada yapılan laf kalabalığı, karşılaştırılan iki cümle hemen hemen aynı şeyi söylemektedir.

Yani edebiyat bu!

İlk aklıma geleni anlatmak için geldiğim bu yerde hiç aklımda olmayan şeylerden bahsettiğim bir yazıya dönüştü. Müsadenizle esas meseleye gelmek isterim. Müsaade sizin, müsaadesizm, teşekkürler.

Ölmek üzerine yazmak isterdim, eğer yaşıyor olsaydım.

Dün gece:

Bu kötü şöhreti nedeniyle şarkılara, şiirlere ve çeşitli yazı türlerine konu olan “yalan dünya” ile -ki dünyanın kendisi hakkında uydurulan bu mesnetsiz iddiaları hak etmediğini, insanların çoğunlukla kendi hatalarından meydana gelen sıkıntı ve dertlerini başka bir sebebe bağlama alışkanlığından kaynaklı yaptıkları bu hastalıklı benzetmeyi asıl kendilerine yapmaları gerektiğini de söylemeden geçemeyeceğim- irtibatımı kesip bunaltıcı düşlerime dalmadan, hatta düşlerime dalmak üzereyken bir anda içimden, “dışarıya bakmalısın” diye bir his geldi. Ben de bu akıma kapılıp perdeyi araladım. Dışarıya bakar bakmaz yerlerin ıslak olduğunu ve buna bağlı olarak yağmurun yağmış olduğunu fark ettim. Hala yağmurun yağıp yağmadığını anlamak için sokağın çeşitli yerlerinde göz gezdirdim. Halbuki gökyüzüne veya sokak lambasının ışığına bakmam daha mantıklı ve yeterliydi. Ama mantıkla bir işim olmadığını düşündüm ve şöyle dedim, “Eğer bir yağmur sokakları ıslatmıyorsa, o kadar da yağmur değildir.” -Eh, aforizma bu!

Pencereyi açıp yağmurdan sonraki asfalt kokusunu içime çekip dışarıya neden baktığımı unutarak yatağıma gömüldüm. Yorganı tek bir hareketle ayağımın altına kıvırdım ve gözlerimi kapadım.

Daha sonra bir anda ikircikli bir irkintiyle gözlerimi açtım. (İkircik, senden ne güzel kuş ismi olurmuş!) Ve “aha!” dedim, “ölüyorum.” Uyursam sabaha çıkmayacağım. Hani insan bazen tam uyuyacakken, uyuduğu zaman öleceğini ve bir daha uyanamayacağını düşünür ya, işte aynı o his.

Bilmiyorum, bu his kelimelerle nasıl anlatılır ama bir gece ortada ölmek için hiçbir sebep yokken -sanki sebep gerekmiş gibi- uyuyup sabaha uyandığımda, daha doğrusu uyanamadığımda kendimi ölü olarak gördüğümü düşünmek kalp atışlarımı hızlandırdı. Adrenalin seviyemde bir miktar artış meydana geldi ve melatonin salgısı gözle görülür bir şekilde düştü. İçimde meydana gelen bu sarsıntı ve sızlantıları kendime belli etmemeye çalışırken, hala bir tabutta sırt üstü gözlerim açıkmış gibi yatıyordum. Hiçbir şey yokmuş da susamışım gibi doğrulup sehpanın üzerindeki şişeyi kafama diktim. Su içebildiğime göre yeterince yaşadığımı düşünüp biraz rahatladım, kalkıp odanın ışığını uyandırdım ve yatakta bir süre oturup ölmek üzerine bazı şeyler söyledim.

Ölüm bu!

Uyuyup öldüğünün bile farkında olmadan ölmek mi? Yoksa yürürken bir arabanın çarpması sonucu ölmek mi? Ya da bir kurşunla vurularak, bir depremde betonların altında kalarak mı? Yoksa boğularak mı? Bıçaklanarak mı? Ya da başka bir sebepten dolayı mı ölmek istediğimi sordum kendime…

Cevap veremedim. Seçemedim. Çünkü seçilecek bir şey gibi gelmedi bana.

Bu his, bu düşünce bana birkaç kez daha gelmiş, misafir olmuştu. Bilmiyorum, şikayetçi değilim. Uyanınca geçiyor işte, o gece ölmediysem uzun bir süre daha ölmem diyorum bilincimin altından. Şerefsiz insan her şeyi unutuyor.

Bilmiyorum, ölümden muhabbet açılınca ilk olarak eniştemin şu sözü aklıma geliyor: “Ölmek manyak bir şey yav!” Şu ana kadar duyduğum ölümü en iyi anlatan ve anlatamayan cümle bu.

Bir gün de biri bana rüyasında öldüğümü ve gerçekten ölmemem gerektiği temalı, içinde “ölmemeye bak” şeklinde kısa ve garip bir cümle barındıran bir mesaj atmıştı. O an ölü olmak istemiştim.

Ne diyebilirim ki? Rabbim bizi öbür tarafa mahcup gitmekten korusun. Sadece şunu biliyorum, ölen hep başkası olmayacak. Kendinize, sevdiklerinize ve muhtaçlara iyi bakın. Ee, ne de olsa öbür taraf bu!

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Ölüler Biz Arkalarından Konuşalım Diye Öldüler
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.