Sıcak yaz günlerinde, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” gibi kalın bir romanı henüz bitirmişken, bu kez daha ince bir eseri seçtim kitaplarımın arasından. Yazarın “Finzi-Contini’lerin Bahçesi” ise okuma listemde yer alan bir diğer önemli kitap.
Altın Gözlük Kitabı İncelemesi
Ramazan Bayramı tatili nedeniyle evde, Karadenize karşı keyifle otururken, daha çok okumaya özen gösteriyorum. Okuduklarımın büyük bir kısmını sizlerle paylaşırken, kendi arşivimi de bir yandan oluşturuyorum.
YKY Yayınları’ndan çıkan bu eser, tam doksan sayfadan oluşuyor. Bir solukta okudum. Sade ve sürükleyici bir anlatıma sahip. Okurken, bu romanın filmi çekilse ne kadar güzel olur diye düşündüm.

Mussolini döneminin gölgesinde, yavaş yavaş Alman Nazizmi etkisi altına giren İtalya’da, Ferrara kentinde yaşam süren Yahudi bir öğrencinin -aynı zamanda romanın anlatıcısı- orta yaşlı, ünlü doktor Fadigati ile olan arkadaşlığı üzerinden o dönemde yaşanan dramatik olaylara tanıklık ediyoruz. Doktorun eşcinselliği nedeniyle yaşadığı yalnızlık ve dram, romanın derinliklerinde çarpıcı bir şekilde işlenmiş.
Önyargılar ve toplum baskıları hafiflemeli; herkesin hoşgörü ve empati ile yaşaması hayal olmamalı. Hep birlikte Bay Blanc gibi İsviçre vatandaşı olamayız ya! Daha çok okuyalım, okutalım lütfen. Herkes ülkemde özgürce nefes alıp, yaşama hakkına sahip olmalı.
Keyifli okumalar, iyi bayramlar dilerim…
Altın Gözlük Kitabından Alıntılar:
- Fazla meraklı olmamayı, “vazgeçmeyi” bilmek, anlamakla eşdeğerdi. (s.15)
- Kendi kuşağından pek çok diğer İtalyan Yahudi’si gibi romantik, vatansever, politik bakımdan saf ve deneyimsiz olan babam, 1919 yılında cepheden döndüğünde, Nazi kimliğini edinmişti. Böylelikle, “ilk dakikasından” itibaren faşist olmuş ve öyle de kalmıştı; üstelik dürüst ve alçak gönüllü kişiliğine rağmen. (s.47)
- Geçen yaz olanlardan sonra, artık kendime hoşgörülü davranamıyorum. Yapamam, yapmamalıyım. Bazı zamanlar aynanın karşısında tıraş olmaya bile katlanamadığıma inanır mısınız? En azından başka bir biçimde giyinebilseydim! Bu şapka olmadan… bu parka… iyi insan görüntüsü veren bu gözlükler olmadan, siz yine de beni görüyor musunuz? (s.79)