Uzun süredir okumak istediğim Behçet Çelik, Sibel K. Türker gibi meslektaşım olmasından onur duyduğum yazarlardan biridir. Adana doğumlu olan yazar, bu kente dair yazılarını derlediği Adana’ya Kar Yağmış adlı eserinden sonra, 18 hikâyeden oluşan ”Gün Ortasında Arzu” adlı kitabıyla 44. Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır. 2010’da yayımlanan Diken Ucu adlı hikâye kitabı ise Haldun Taner Öykü Ödülü’ne layık görülmüştür.
Behçet Çelik, 2009 yılında yayımlanan ilk romanı Dünyanın Uğultusu ile edebiyat dünyasına adım atmıştır. Yazarın romanları arasında şunlar yer almaktadır:
- Dünyanın Uğultusu (2009, Kanat Kitap, 2011, Can Yayınları)
- Sınıfın Yenisi (2011, Günışığı Kitaplığı)
- Soluk Bir An (2012, Can Yayınları)
On dört öyküsünün yer aldığı Diken Ucu, Can Yayınları tarafından yayımlanmış olup, 122 sayfa uzunluğundadır. Yazarın sade ve akıcı dili, sıradan insanların iç dünyalarını, duygularını ve davranışlarını ustalıkla yansıtmaktadır.
Bazı yazarların tüm eserlerini merak edip okumak isteriz ya, işte Behçet Çelik de bende öyle bir merak uyandırdı.
Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Hoşçakalın…
Kitaptan Alıntılar:
Ne çok konuşurduk, tam da yatmaya karar vermişken, uykumuzdan çalma pahasına. Sonra sustuk. Birimiz bir şey söylerken öbürümüz televizyonun sesini kısmadı, anladığımız kadarı yetti -zaten neydi? Önemsiz bir ayrıntı. Perdenin söküğü, dolabın kapağı. Çok olmuş biz bu sabaha varalı. (s.21-22 Dolabın Kapağı adlı öyküden.)
İnsan yirmi yıl bir başkasını diken ucu gibi taşır mı içinde? Görmese, aramasa bile… Gençlik deyip geçemez miydim? Geçebilseydim, şimdi neşeyle bunlardan konuşabilirdik. Tam içki mezesi olabilecek hatıralar. Ağlamayız da nasılsa artık. Kıkır kıkır güleriz; unuttuğumuz ya da hiç öğrenmediğimiz ayrıntıların üzerinden geçer, ”Biz neymişiz,” deriz. (s.52 Diken Ucu adlı öyküden.)
Geceleri yatmadan önce, namaz dualarının ardından, senden, aileme, bana, komşularımıza, akrabalarımıza, bütün Müslümanlara, bütün insanlara sağlık, esenlik vermeni isterim – bilirsin. Sesimi duyduğunu, her kulun gibi beni de, dualarımı da işittiğini biliyorum. Nenemin hastalığı sırasında dualarımı işittiğin halde neden nenemi iyileştirmediğini bilmiyorum. Abim, aklımın yetmediği konular olduğunu söyledi bunların. Kuşkusuz sen her şeyin en iyisini, en doğrusunu bilensin, nenemi çok sevdiğin için yanına aldığını söyledi abim, doğru mu? (s.81 Dua adlı öyküden.)