Barbarları Beklerken
“…Barbarlar hala görünmedi. Sınır boylarından gelenlerin dediğine bakılırsa barbarlardan bir iz yokmuş ortalıkta. Peki, şimdi halimiz ne olacak barbarlarsız? Onlar bir çeşit çözümdü bizim için.” Barbarları Beklerken / Kavafis
Barbarlar, genç Teğmen Drogo için de bir çözüm umuduydu. Tatar Çölü’nün kuş uçmaz kervan geçmez yerlerinden biri olan Bastiani Kalesi’nde, zaman sanki duraklamış gibiydi. “On beş yıldır teğmenim, on beş lanet olası yıldır burada ve hala o en bilinen hikayeyi anlatıp duruyor: Ben geçici olarak buradayım, her an gidebilirim… Halbuki asla gidemeyecek… O, alay komutanı albay ve daha pek çoğu ölene değin burada kalacaklar; bu bir tür hastalık, dikkatli olun teğmenim, siz ki yenisiniz… İlk fırsatta gidin, onların çılgınlığına yakanızı kaptırmayın.”
Giovanni Drogo, bu sözlerin ağırlığı altında kalmışken, barbarların gelmesini sabırla bekliyordu. Her gün yeni bir gerekçeye, tazelenen bir beklentiye tutunarak, umudunu bir an olsun yitirmeye niyetli değildi. Gözlerini uçsuz bucaksız çöle dikip, bir kıpırtı, bir hareket görmek için can atıyordu. Tatarlar nihayet saldıracak, düşmanla yüzyüze gelerek, şanlı bir hayatın kahramanı olacaktı. Ama barbarlar hala görünmedi Kavafis’in yazdığı gibi; barbarlardan bir iz bile yoktu! Bir ömür, ömürler geçip gidiyordu bu umutla. Zaman, hepsinden daha hızlı akıyor, hiçbirine yeniden başlama fırsatı tanımıyordu…
Bunlar, 20. yüzyılın önemli eserlerinden biri olan Tatar Çölü‘nün çağrıştırdığı pek çok düşünceden yalnızca birkaçı. Roman, yaratılan bir düşman figürü etrafında dönen, bununla motive edilen, korkutulan, en sonunda bayrağa selam vermeden uçup giden bir kuşa bile nefret kusan bir toplumu gözler önüne seriyor. Edilgen bir hayata, kendi inşa ettikleri kalelere sıkışmış, hapsolmuş insancıkları anlatıyor. Alışkanlıkların sağladığı kolaylıklara kendini kaptırmış, ömrünün gözünün önünden kayıp gitmesine müsaade etmiş bizleri sorguluyor; her birimizi… Tüm bunların yanında, içimizde varlığını sürekli sürdüren cevheri; umudu… O var olduğu sürece sürdürülebilen hayatları…
Tatar Çölü, sorgu yargıcınız oluyor. Ne kadar daha bekleyeceğinizi sorup duruyor. Halbuki beklemeyince, korkmayınca özgürleşiyor insan. Tıpkı Kazancakis’in dediği gibi…
İletişim Yayınları, 2012 (11. Basım)
Dino Buzzati (1906 – 1972)