1957 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Albert Camus, 1913-1960 yılları arasında yaşamış, Cezayir doğumlu bir yazardır. En çok “Yabancı” adlı eseriyle tanınsa da, ölümünden sonra yayımlanan “Mutlu Ölüm” ve “İlk Adam” gibi önemli eserleri de bulunmaktadır.
Albert Camus’un Veba Romanı
Roman, yazarın kendi deyimiyle “sıradan” ve “sıkıcı” bulduğu Cezayir’in Oran kentinde geçmektedir. Camus’un kaleminden dökülen bu eserde, veba salgınıyla birlikte insanların özgürlüklerinin kısıtlanması, mücadele, kadercilik, din ve umutsuzluk gibi derin kavramlar ustaca işlenmiştir. Psikolojik değişimler ise oldukça etkileyici bir şekilde yansıtılmıştır.
Okurken, bu durum karşısında bireysel davranışlarımı sorgulamadan edemedim. “Acaba toplumsal bilince uygun bir şekilde davranabilir miydim?” diye düşündüm ama yanıtını bulmakta zorlandım.

Bu roman, yaz aylarında tatil ruh halindeki okuyucular için özellikle önerilir. Ancak, derin bir okuma deneyimi arayanlar için daha sonra okunması gereken eserler arasında yer alıyor. Naçizane fikrimdir.
Keyifli günler ve keyifli okumalar dilerim!
Kitaptan Alıntılar:
- “Grand’a göre hikayenin devamı çok basitti. Herkes için böyledir bu: Evlenilir, biraz daha sevilir, çalışılır. Sevmeyi unutana kadar çalışılır.” (s.87)
- “Bir mesleği olanlar işlerini vebanın gidişine uygun yapıyorlardı, titizlikle ve abartısızca. Herkes alçakgönüllüydü. İlk kez olarak, sevdiğinden ayrı düşmüş olanlar, uzaktaki kişiden söz etmekten, herkesin kullandığı dili kullanmaktan, ayrılıklarını veba istatistikleriyle andıran bir açıdan değerlendirmekten kaçınmıyorlardı. O zamana kadar, çılgınlar gibi acılarını toplumsal felaketten ayrı tutmuşken şimdi duygusal karmaşayı kabulleniyorlardı.” (s.183)
- “Kuşkusuz aşkımız yerinde duruyordu; ama yalnızca artık kullanılamaz durumdaydı; taşınması güç, içimizde bir taş gibi kımıltısız, cinayet ya da mahkumiyet gibi kısırdı. Geleceği olmayan bir sabırdan ve inatçı bir bekleyişten başka bir şey değildi artık.” (s.185)