Akvaryumda Ölür Bir Balık Kitabı İncelemesi. Yıllar içinde tutkuyla başlayan evliliklerin nasıl değiştiğini gösteren bir dramla karşı karşıyayız. Bu hikaye, kadınların zamanla kendilerini kaybettiği bir yaşamı gözler önüne seriyor. Hemşire Mutlu, bir kaza sonucunda psikolog olan ablası tarafından hastanede bakılmak zorunda kalan sıradan ama bir o kadar da etkileyici bir karakter. Onun dramı, evliliklerin, aile içi ilişkilerin ve toplumsal normların sorgulanmasına neden oluyor.
Bu roman, okurlarına aile ilişkileri, evlilik dinamikleri, annelik, babalık ve çocukluk gibi konularda derin bir bakış açısı sunuyor. Herkesin kendi hayatında karşılaşabileceği durumların işlendiği bu eser, okuyucularını düşündürüp etkisi altına alıyor.
Önceki Mürselin Kurt romanları olan Adımdan Önce ve Karanlıkta Körebe de oldukça etkileyici ve çarpıcı eserlerdir. Bu kitaplar da kendine has dokuları ile okuyucularını derinden etkileyen hikayeler sunuyor.
Mürselin Kurt’un kalemi ile henüz tanışmamış olanlar için, bu eseri mutlaka okuyun derim. Her sayfasında sürükleyici bir deneyim sunan bir yazarla karşı karşıyasınız.
Keyifli okumalar!
Akvaryumda Ölür Bir Balık Kitabı İncelemesi
Kitaptan Alıntılar:
Baba evinde onca yıl bir fiske bile yemeyen kardeşim, o tokatın etkisiyle sersemlemiş ve eli kızaran yanağında öylece kalakalmıştı. Belli ki çok utanmıştı. Annemle ben birbirimize bakarak, sanki o tokadı biz yemişiz gibi donup kalmıştık. (s.28)

O yıl, ben Ankara’nın bozkır sıcağında deli gibi çalışırken, Mutlu, güzelim tatil cennetinde yazın keyfini doyasıya çıkarıyordu. Kocasıyla Gökova’nın keşfedilmemiş tüm koylarını gezip, gizli plajlarda yüzüyorlardı. Gündüzleri kokulu çamların altında piknik yapıyor, geceleri azmak boyunda romantik yürüyüşler gerçekleştiriyorlardı. Geleceğe dair hayaller kurarak, mutlu anların tadını çıkarıyorlardı. (s.58)
Onu tanıdığımı sanıyordum; hani nasıl denir, ciğerini bildiğimi düşünüyordum. Oysa yüzünde donup kalmış o sır dolu ifadeye bakarken, gözümde tek bir fotoğraf canlanıyordu: Açık yeşil, yumuşak, pürüzsüz, ince kanatlı minik bir gece kelebeğiydi o. Işığı açınca hemen içeri girip perdeye konan, elimizi uzattığımızda uçmayan, kolayca yakalanabilen, savunmasız bir gece kelebeği… (s.119)