Ahmet Büke’nin “Gizli Sevenler Cemiyeti”

Daha önce Ahmet Büke’nin “Yüklük” adlı kitabını sizlerle paylaşmıştım. Kendisi, iyi ki öykü yazıyor dediğim yazarlardan biri. Yazarın her hafta ON8 blogunda kaleme aldığı öykülerden derlenmiş bu eser “Gizli Sevenler Cemiyeti” olarak karşımıza çıkıyor.
Kitaptaki öyküler, Ege’nin sıcak topraklarından, İzmir’in çeşitli mahallelerinden fışkırıyor. Bazen hüzün dolu, bazen gerçek ya da gerçeküstü öğeler barındıran, hatta mizah yüklü anlatımlara sahip. Ahmet Büke’nin öyküleri, içinizi Ege’nin sıcaklığı gibi sarıp sarmalayarak sizi büyülüyor. Keyifle, sıkılmadan okuyabileceğiniz öyküler, insanın tekrar tekrar okuma isteği uyandırıyor.
Ahmet Büke, “Alnı Mavide” ile (2008) Oğuz Atay Öykü Ödülü’nü, “Kumrunun Gördüğü” ile (2010) Sait Faik Hikaye Armağanı’nı, “Mevzumuz Derin” ile (2013) Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin Yılın Gençlik Romanı ödülünü, “İnsan Kendine De İyi Gelir” ile (2015) Dünya Kitap Yılın Telif Kitabı Ödülü’nü kazanmıştır. Kitaplarımla aramdaki bağı, kitaplarıyla bütünleşen okurlar tahmin edebilir; bu bağ, maddi değerinin çok üzerinde, manevi ve edebi bir bağdır. Tıpkı iyi bir okurla tanıştığınızda kurulan edebiyat akrabalığı gibi bir şey.
Bu öykü kitabını benim için imzalayan Ahmet Büke’ye ve imzalatarak bana gönderen İzmir’deki Yerdeniz Kitapçısı’na içtenlikle teşekkür ederim.
Keyifli okumalar dilerim!
Kitaptan Alıntılar:
- Arap Hatçam Teyze, bizim kırıklarımızı, çıkıklarımızı iyi ederdi. Bir de, mart güneşi kadınları karartmasın diye ördüğü bileziklere dua okurdu. Mart gelince ilk o takar, ortalığa çıkarırdı. Sonra bütün kadınlar, hatta Kız Mahmut Abi de koluna takardı okunmuş halkaları. Böylece herkes, kaba eti kadar beyaz kalırdı yaz boyunca. (s.44)
- İzmir’de bütün acıları ve sevinçleri çabuk unuturuz biz. Çünkü insanın zamanı dikey uzar. Geriye dönmeye müsait değildir. Yükselip kaybolmaya meyillidir. Hiçbir şeyi biriktiremeden ölür gidersiniz. Ama misal, kediler için zaman yataydır. Dolayısıyla onlar hep anılarını yan yana dizer, sık sık eskiye bakarak ürker ya da gülümserler. Kokuları ve yüzleri de -galiba bu yüzden- hiç unutmazlar. (s.102)



