Taylan Kara ve Eserleri Üzerine Düşünceler
Taylan Kara, İnsanbu sitesinde ve bir süredir Sol Haber Portalı’nda yazdıklarını takip ettiğim bir yazar. Geçtiğimiz aylarda, ”Vasat Edebiyatı 101” adlı eserini tanıttığım bir yazı kaleme almıştım. Bu kitap, iktidarın sadece siyasal düzlemi değil, aynı zamanda kültür-sanat alanı ve estetik bilincimizi nasıl boyunduruğu altına aldığını, onu sakat bıraktığını anlatan bir iğrenme çağrısı niteliği taşıyor. Yakın zamanda, yazarın 2008 yılında yayımlanan ilk romanı ”Cölanj”ı – zorlanarak da olsa – bitirdim.
Cölanj… Taylan Kara’nın deyimiyle, kanalizasyona ve gezegene karışan her şeyin ortak adı… Cesetleşmeden Önce Lağımdan Akan Neslimizin Jeneriği… Cölanj, çok uzun zamandır bir uygarlık durumu… (sayfa 160) Bu romanı zorlanarak bitirdiğimi belirtmemin nedeni, eserin diliyle ilgili değil; zira ”Cölanj”, tıpkı makaleleri gibi duru ve neredeyse hatasız bir Türkçeyle yazılmış. Hikayesi ve olay örgüsü sade ve anlaşılır: sıradan bir adam, ailesi ve birkaç iş arkadaşı ile sürdürdüğü monoton yaşam. Bu sıradan yaşamın içinde, her bireye eşit miktarda pay veren bir insanlık eleştirisi mevcut.
Yazarın eleştirel dili, daha doğmamış bir bebekten yerin altında yatanlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ancak satırlardan tek bir umut kırıntısı bile sızmıyor. Karamsar bir başlangıç, karamsar bir devam ve karamsar bir son ile karşı karşıyayız. İşte beni zorlayan da bu unsurdu. Taylan Kara’ya, insan ve insanlığa getirdiği eleştirilerde haksız olduğunu, hayatta kalmamızı sağlayan birçok hayat destek elemanıyla var olabilen bizlerin bu kadar ağır sözleri hak etmediğini söylemenin anlamsızlığını elbette biliyorum. Yerden göğe kadar haklısınız, sayın Kara; belki de az bile söylemişsiniz! Ancak buna rağmen, kitap boyunca inatla bir umut ışığı aradım… Olmadı; Taylan Kara, gökyüzünü ve güneşi, ucundan bile olsa, göstermedi bana.
Belki de memleketin uzun bir süredir yaşadığı, bu kadarı da olmaz dediğimiz halde bizi sürekli yanıltan ‘kırk katır mı, kırk satır mı’ durumu, bu hisse neden oldu. Bu kadar koyu nesnellik ağır geldi, içimden bir uçurtmanın az da olsa uçmasını istemek geçti belki de…
”Cölanj”ı ilgiyle, ama zorlanarak okudum. Ancak roman okuyormuşum hissini veremedi; sanki yukarıda bahsettiğim basit kurguya yedirilmiş, insanlığı yerle yeksan eden sağlam denemeler bütünüydü. Bu nedenle, romanın kahramanından ziyade, karşımda Taylan Kara vardı. O konuştu, ben dinledim… Daha doğrusu yerin dibine battım…
Şimdi sırada Kara’nın ikinci romanı ”Poe’nun Kuzgunu” ve denemelerinden oluşan ”Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt” isimli kitabı var. Onları da okumayı planlıyorum; haftalık yazılarını takip etmeyi de ihmal etmeyeceğim…
Hayal Yayınları, 2008, 1. Basım