1. Yazılar
  2. Blog
  3. Yalnızlar: Bir Yalnızlık Hikayesi

Yalnızlar: Bir Yalnızlık Hikayesi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yalnızlar’ı okurken ve sonrasında kapağındaki fotoğrafa baktığımda, birbirlerine dokunacak kadar yakın fakat sırtlarını dönmüş iki insanın görüntüsü beni derin düşüncelere sevk etti. Onları birbirlerinden ayıran bankı kaldırıp yerine ne istersem koyabilirdim. Etnik kimlik, cinsiyet veya bir başkasını kendime ya da kendimi bir başkasına yabancılaştıran her şey… Bu unsurlar, insan ilişkilerinin ne kadar karmaşık olabileceğini gözler önüne seriyor.

Oğul Krikor, anne Yeranik, teyze Pupul… Varlık Vergisi’nin darbesini yemiş bir Ermeni ailesinin hikayesi. Önce birbirlerine, sonra çevrelerine yabancılaşmış, içlerine kapanmışlar; ”Yalnızlar”ın ilk yalnızları olarak adlandırılabilirler. Diğer yandan, Oğul Erol, anne Mübeccel, baba Osman Bey ve teyze Seniha… Ellili yıllarda yeni zenginlerden biri olmaya aday bir başka aile. İşte ”Yalnızlar”ın diğer yalnızları… Ve bu hikayenin en yalnız karakteri Gülgün (Sürtük)…

Yalnızlar: Bir Yalnızlık Hikayesi

Gülgün, her işe koşulan, amansızca sömürülen, zengin olma hayalleri kuran ve sayfalarını sürekli karıştırdığı ‘Seksapel’ dergisinde boy gösteren kızlar gibi olmak için yanıp tutuşan bir evlatlık. Zaven Biberyan, 1959 yılında Ermenice olarak yazdığı ”Lıgırdadzı” (Sürtük) adlı romanında, daha sonra Türkçeye çevirirken ”Yalnızlar” başlığını uygun gördüğü bu eserinde Gülgün’ün trajik hikayesini merkez alarak, bir Türk ve bir Ermeni ailesinin iki gününü gözler önüne seriyor. İki ailenin kapı zili mesafesinde olmasına rağmen, yaşamlarını birbirleriyle hiç kesiştirmeden geçiriyor, karşılıklı olarak birbirlerinin kapısını bir kez bile çalmadan… Tıpkı kitabın kapağındaki fotoğraf gibi.

Biberyan, aynı toprağı, aynı havayı ve suyu yıllarca paylaşmış, ancak gün geçtikçe cemaatleşen ve bu süreçte birbirine yabancılaşan iki halkı anlatıyor. İki halkın derin yalnızlığını, Ermeni’yi veya Türk’ü değil, insanı odağa alarak ele alıyor. Irmak Zileli’nin kitapla ilgili yazısında doğru bir şekilde belirttiği gibi:

”Yazar Ermeniliğini ya da Türklüğünü metnin ‘tasarımcısı’ yapmadığında ortaya insan çıkıyor.”

Zaven Biberyan, bu iki aileyi asla bir araya getirmiyor; onları yalnızlıklarıyla baş başa bırakırken, metne arada sırada girip çıkan ama varlıklarını sürekli hissettiren iki karakterle adeta ışık saçar. Sürekli sinemaya giden Madam Verjin ile her gün klasik müzik dinleyen, Beethoven’in ‘muvman’larıyla coşan, kiracısı emekli öğretmen Kazım Bey. Koca romanda cemaatin boyunlarına doladığı ipleri koparmış ve kimliklerini dillerine vurmamış, beyinlerini ele geçirmemiş olan tek karakterler. Bir tek onlar umut aşılar…

Bir önceki yazımda, Leylâ Erbil ile bu kadar geç buluştuğum için hayıflandığımı dile getirmiştim. Zaven Biberyan için de – kendimi tekrar etme pahasına – aynı şeyi söylemek istiyorum; onun eserleri benim için harika bir keşif. Aras Yayıncılık’ın açtığı küçük pencereden Ermenice edebiyata bakmak ve o pencereden içeri girmek için siz de Zaven Biberyan’ın eserlerine dokunun.

Aras Yayıncılık, 2012 (2. Basım)
Zaven Biberyan (1921 – 1984)

0
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Yalnızlar: Bir Yalnızlık Hikayesi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.