Suç ve Ceza İncelemesi

Dostoyevski’nin Suç ve Ceza Kitabından Alıntılar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Romanımızın asıl kahramanı Raskolnikov, Psikolojik sorunlarıyla ve topluma uyum sağlayamamasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. yazar, kahramanımızın yaşantısını içinde bulunduğu durumu o kadar iyi anlatıyor ki Suç ve CezaFyodor Dostoyevski‘nin en sevilen kitapları arasına giriyor. Kahramanımızın hayata bakış açısı, teorileri o kadar güzel betimlenmiş ki adeta sizlere de yaşatıyor.

[geo-post target=”true” id=”2638″ label=”Önerilen Yazı”]

Suç ve Ceza Kitabından Alıntılar

* Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.

Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!

* Bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm.

Şeytan en çok tövbe etmiş insanla uğraşır. Çünkü, kaybettiği bir askerini tekrar kazanmak ister…

* Burada insanın en ağrına giden ne biliyor musun? Onların yalan söylemeleri değil; yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür. Burada insanın ağrına giden şey, onların yalan söylemeleri değil, söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları.

Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir!

* Nefrete sevgiden fazla güvenirim. Çünkü, nefretin sahtesi olmaz!

suc-ve-ceza-kitabi
suç ve ceza kitabı

İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!

* Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşluk da erdem değildir kesinlikle. Fakat sefalet ayıptır. İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruya bilir. Fakat, sefalete düşünce asla… Bir kimseyi sopa ile toplumun dışına atamazlar, daha da alçaltmak için süpürürler. Doğrudur da… Çünkü sefalete düşünce kendimi ilk suçlayacak benimdir. İnsan kendi yüzünden meyhaneye düşer.

Ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar. İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba!

Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkarlara dayalıdır. Eğer bir tek kendini seversen, işini gerektiğince yaparsın, kaftanın da bölünmeden, bütünüyle senin üzerinde kalır. Bu arada ekonomi, bu bilimsel gerçeğe şunu ekliyor; Toplumda ne kadar çok insanın işleri yolunda olursa, diğer bir deyişle, kaftanlar ne kadar bütün kalırsa, toplumun temelleri de o kadar sağlam ve genel gidiş o kadar yolunda olur.

Ben yalanı severim! Yalan, insanların bütün öteki yaratıklara karşı biricik üstünlüğüdür! Yalan söylersin ve böylece gerçeğe ulaşırsın! Ben yalan söylediğim için insanım. Önceden on dört kez, hatta belki de yüz on dört kez yalan söylemeden hiçbir gerçeğe ulaşılmamıştır. Ve bu kendine göre onurlu bir iştir. Oysa biz yalanı bile kendimiz kıvıramayız! Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan! Biz şimdi neyiz? Biz şimdi ayrıcalıksız hepimiz, bilimde, gelişmede, düşüncede, buluşta, ülküde, istekte, liberalizmde, akılda, tecrübede, her şeyde, her şeyde, her şeyde daha kolej hazırlık sınıfındayız! Başkalarının aklıyla yetinmek hoşlarına gidiyor, alışmışlar bir kez!

* Sıkıntı çekmek, insanı olgunlaştırır, terbiye eder.

Ben bir insanım, yanıldığım için insanım. En azından on dört defa hatta belkide yüz on dört defa yanılmadan insan hiç bir gerçeğe ulaşamaz.

* İnsan aklı, algılaması, tutkuların tutsağı oluyor çoğu kez. Ben belki de ondan çok kendime kıydım…

Hepimiz bir parça deliyizdir. Şu küçük farkla ki, ‘hastalar’ bizden biraz daha delidirler. Burada bu küçük noktanın altını çizmek gerekir. Kusursuz insanlara gelince, doğrusu bunlar hemen hemen yok gibidir. On binde, belki de yüz binde bir rastlanır böylelerine, üstelik de oldukça zayıf örnekler olarak…

* Son âna dek, bir insanı sırf iyilikten tavuskuşlarıyla süslerler, kötü bir şey gelmez akıllarına; madalyonun öbür yüzünü hissetseler bile, daha önceden kendilerine tek bir kelime etmezler; tek bir düşünceye saplanırlar; iki elleriyle birden uzaklaştırırlar gerçeği, ta ki süsledikleri kişi onlara kendi burnunu gösterinceye kadar.

İnsan ne kadar isterse istesin, unutması olanaksızdır. Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır bir aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur

* “Hayat, çok usta bir yalancı,” dedi Raskolnikov…

İnsan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşamaz mutsuz olur; aşar, bu kez belki daha mutsuz olur!

* Kurnaz insanlar böylesi basit şeylerden tuzağa düşerler. İnsan ne kadar kurnazsa, basit şeylerden tuzağa düşürüleceğinden o kadar az kuşku duyar. Çok kurnaz bir insanı özellikle de en basit şeylerden tuzağa düşürmek gerekir.

Bu dünyadan insan insana ancak kötülük edebiliyor, anlamsız birtakım biçimcilikler nedeniyle bir damla olsun iyilik yapabilme hakkına sahip değiliz.

* Senin en büyük günahın kendini boş yere öldürmen, kendini harcamandır. Böyle korkunç bir şey olamaz! Hem nefret ettiğin böyle bir çirkefin içinde yaşıyorsun, hem de bu davranışınla hiç kimseye en ufak bir yardımın dokunmadığını hiç kimseye en ufak br yardımının dokunmadığını, hiç kimseyi hiçbir şeyden kurtarmadığını biliyorsun. Bundan daha korkunç bir şey olabilir mi?

Her şey insanın içinde yaşadığı ortama, koşullara bağlıdır: Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hiçtir. 

* Biliyor musun, o sıralar durmadan kendime şunu sorardım: Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini… İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini! Ya, böyle işte! Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık! Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş, bu bundan sonrada böyle gidecek! Bu gerçeği ayırt edemeyenler kördür!

Ne tuhaf oluyor şu insanlar! Kimse, içinden mucize olduğuna inansa bile itirafa yanaşamaz! Siz bile, ‘Belki de yalnızca rastlantıdır,’ diyorsunuz: Kendi düşüncelerine karşı öyle büyük korkuları oluyor ki insanların, tahmin edemezsiniz!

* Denginiz değilim efendim, dengesizim…

Sizi kime benzetiyorum, bilir misiniz? Cellatların elinde gülerek, parça parça olmaya katlanan kişilere.

* Bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.

Dünya hassas kalpler için cehennemdir.

Bu yazıyı değerlendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

1
be_enmek
Beğenmek
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
0
s_k_c_
Sıkıcı
0
_a_rmak
Şaşırmak
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza Kitabından Alıntılar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Binbir Kitap ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!