Yazar bu kitabında Dünya kaynaklarına dikkat çekmektedir. Önemli kaynaklarımız risk altındayken biz, yerine başka şeylerde koyabileceğimiz kaynaklara odaklanıyoruz. Çok geç olmadan bir şeyleri farketmemiz gerektiği ve ona göre davranmamız gerektiğini bize hatırlatıyor yazar..
“Her ne kadar kamuoyunun dikkati petrol kaynaklarının tükenmesine odaklanmışsa da yeraltı su kaynaklarının tükenmesi geleceğimiz için çok daha büyük bir tehdit!”
diyen yazar devamında
“Petrolsüz milyonlarca yıl yaşadık ama sussuz sadece birkaç gün dayanabiliriz. “
diyor. Farkında olmalıyız ki Dünya’da temel ihtiyaçlarımız dahil her şey için suya ihtiyaç duyarız. Besin üretmek, temizlik, sulama gibi bir sürü ihtiyacımızı su sayesinde karşılarız. Sürekli artan dünya nüfusu besin ve su ihtiyacını arttırmaktadır, bu durum dünyanın su dengesini bozmaktadır.
Dünya’nın su dengesinin bozulması demek daha az su demektir ve bu da savar ortamı hazırlar. Yaşadığımız kesimde su sorunu yeni yaşanmaya başlanıyor henüz hissedilmedi fakat Afrika da bu sorun yaşanmakta. İnsanlar açlıktan ve susuzluktan ölüyorlar ve çölleşme boy gösteriyor. Yalnızca Afrika değil bu dünyanın birçok yerinde yaşanmakta. Bunun en ağır hissedildiği yerlerin başında Afrika geliyor.
Ve tabi birde sulanmayınca ya da çok fazla kullanılınca çölleşen topraktan da bahsediyor yazar… Gıda güvenliğine dikkat çekip özellikle geleceği bunlara bağlıyor.
“Gıda güvenliğinin geleceği dört anahtar tarım kaynağının istikrarına dayanıyor: Tarım alanı, su, mera ve dünyanın iklim sistemi.”
Biz daha çok su üzerinde durduk fakat gıda güvenliğini sağlayan bu dört tarım kaynağına ihtiyaç duyuyoruz. İstikrarlı bir denge ile su kullanımını azaltmak ya da ikinci defa kullanıma sunabileceğimiz bir sistem kurmak, tarım alanlarında daralmayı durdurmak, tarım alanlarının tarım dışı kullanımına dönüştürülmesini kontrol etmek ve çöllerin genişlemesini önlememiz gerekiyor. Buna da tedbir alarak ve bu tedbirlerimizi uygulayarak başlayabiliriz..