Bozkır zordur. At sırtında geçen bir ömür, göçebe hayat tarzı, Eski Türklerde Sosyal Yaşam, yaşamak için var olma ve varlığını kanıtlama mecburiyeti bu kültüre ait toplumların zorunluluğudur. Yazın uçsuz bucaksız yüksek yaylalara yayılan milletler, kışın da ovalara inerler.
Kışlaklar da soğuk iklimin tesirinden, yaylalarda ise sıcak havanın dayanılmazlığından ancak böyle korunabilmişlerdir. Yaylaklarda çadır, kışlaklarda ise genellikle kerpiçten yapılan evler bulunurdu. Bununla birlikte ahşaptan da evleri vardı. Göçebe hayat tarzı bütün yaşayışı sosyal ilişkileri gündelik yaşamı ve kültür hayatını derinden etkilemiştir. Bu “atlı göçebe” (konar-göçer) hayat tarzını ,coğrafi şartlar Türklerin karakterini etkileyerek, onları; sert, mücadeleci yapmış bağımsız yaşama bilincini geliştirmiştir. Eski Türk topluluklarının göçebelikleri, amaçsız değil, sürülerine daima taze ot ve su bulmak ve yaşamak içindi. İlk defa Uygurlar yerleşik hayata geçmişlerdir. Böylece çadırlardan vazgeçilmiş iki katlı evlerde oturmaya başlamışlardır.
İklim Şartları
Türklerin yaşadığı bölgedeki iklim şartları çetin ve acımasızdı. Ancak tabiat yasalarına uyanlar sağ kalabilirdi. Türklerin yaşamlarını sürdürdüğü Altay Dağlarının yüksekliği 4000 metreden fazlaydı ve yağış çok azdı. Türklerin yaşamını sürdürdükleri Asya steplerinde kışın soğukluk -50 dereceye kadar inmekteydi. Dolaysıyla iklim şartları hayat şartlarını oldukça zora sokmuştur. Bu zorluklar Türkleri daha mücadeleci kılmıştır.
Türk Devlet Boyları
Türk devletleri boylardan meydan gelmekteydi. Oğuşlar yani aileler Urugları yani sülaleleri, Uruglarda boyları meydana getiriyordu. Her boyun başında bir boy beyi vardı. Boyların birleşmesinden budun denilen milletler, budunların birleşmesinden de il denilen devletler meydana geliyordu. Hakanın başkanlığında toplanan toy ve kurultaylarda boy beyleri hazır bulunurdu.
Türklerde birey, toplum ve devlet daima birbirleri ile sıkı bir ilişki içindeydi. Yöneticilerle yönetilenler arasında karşılıklı görev ve sorumlulukların yer aldığı yazılı olmayan bir anlaşma mevcuttu. Ayrıca Eski Türklerde görev ve sorumluluklar, töreye göre belirlenmişti. Ani düşman saldırısı karşısında kimin ne yapacağı ve nerede bulunacağı önceden belirlenirdi. Türklerde sınıf ayrımı yoktu. Türklerde sosyal alanda kadın-erkek eşitliği uygulanmıştı.
At sırtında alışveriş yapar, yiyip içer, hatta atın ince boynuna sarılarak uyuyabilirlerdi. Türk çocukları küçük yaşlarda ata binmeyi öğrenirlerdi. İslam öncesi Türk devletlerinde ekonominin temeli hayvancılık ve ticarete dayanıyordu. At, koyun ve sığır besleyen Türkler komşu ülkelere hayvan satarak ekonomik kazanç sağlamışlardır. Hunlar ve Göktürkler döneminde Çin’e sattıkları mallarının karşılığı olarak Çin’den ipek almışlardır. Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar ulaşan İpek Yolu Türkler için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.
Toplantılar, Etkinlikler
Dağınık bir şekilde yaşayan iklime göre yaşantıları belirlenen Türk toplulukları bazı önemli günlerde kağanın emriyle bir araya gelirlerdi. Avın o sene bol olduğu bir dönemde her Türk boyu toplanır kendi avlarından getirdiklerini kağanın otağının önüne koyarlar ve genişçe bir ateş yakılırdı.
Bir anlamda da kaynaşma tanışma ve muhabbeti ilerletme amacıyla toplanan Türk boyları sığır denilen törenlerde av malzemelerini pişirir ve afiyetle yerlerdi. Daha sonrada kopuz eşliğinde şiirler okunur o dönemin ünlü müzikleri çalınır ve eğlenilirdi. Şölen denilen ziyafetlerde ise önemli bir olay üzerine örneğin kağanın veya herhangi bir boy beyinin evladının evlenme törenlerinde, çocuk doğması veya isim koyma gibi merasimlerde yine kağan tarafından ziyafet verilir, herkes eğlenir, yine şiirler okunur ve şölen sonunda ise kağanın emriyle kendi evi yağmalanırdı.
Eski Türklerde Sosyal Yaşam
Herkes kağanın evine girer ve ne lazımsa alıp götürürdü. Bu bir töre gereğidir. Törelere uygun olarak kağanın fazla mal edinmesini ve servet sahibi olmasını engellemek amacıyla yapılan bir gelenektir. Yuğ denilen ölüm törenlerinde ise adeta yürekler parçalanırdı. Bir kağanın veya sevilen bir kişinin ölümü üzerine bütün Türk boyları toplanır ve çeşitli ritüeller yapılır, feryadı figan edilir, şiirler ve ağıtlar söylenirdi.
Ayrıca beşinci ayda topluca büyük bir bayram yapmaktaydılar. Gök Tanrı adına ve kutsal arz için kurban keserlerdi. Beşinci ve sekizinci ayda at yarışları düzenlerlerdi. İslamiyet’ten önceki Türk toplumlarında baharın gelişi (Nevruz) bayram havası içinde festivallerle kutlanırdı. Bu festivallerde at yarışları düzenlenir, şarkılar söylenir, kadın ve erkeklerle bir arada yemekler yenilir ve müzik eşliğinde dans edilip eğlenilirdi. Bu gibi törenlerde söylenen aşk,kahramanlık ve doğa konulu şiirler ve yakılan ağıtlar eski Türk topluluklarındaki ilk edebi ürünler olmuştur.
Eski Türklerde Sosyal Yaşam hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşünceleriniz yorum yaparak bizlerle paylaşabilirsiniz.